Tenbih: Ben zâhirperest ve nazar-ı sathî sahibi tabiriyle yâd ettiğim ve tevbih ve ta’nif ile teşhir ettiğim muhatab-ı zihniyem; ağleb-i hâlde ehl-i tefrit olan ve cemal-i İslâmı görmeyen ve nazar-ı sathiyle uzaktan İslâmiyete bakan hasm-ı dindir. Fakat bazen, ehl-i ifrat olan, iyilik bilerek fenalık eden dinin cahil dostlarıdır.
Beşinci belâ: Ehl-i tefrit ve ifrat olan biçarelerin ellerini tutarak zulümata atan birisi de; her mecazın her yerinde taharri-i hakikat etmektir. Evet mecazda bir dane-i hakikat bulunmak lâzımdır ki, mecaz ondan neşv ü nema bularak sünbüllensin. Veyahut hakikat, ışık veren fitildir; mecaz ise, ziyasını tezyid eden şişesidir. Evet, muhabbet kalbde ve akıl dimağdadır. Elde ve ayakta aramak abestir...
Altıncı belâ: Nazarı tams eden ve belâgatı setreden, zâhire olan kasr-ı nazardır. Demek ne kadar akılda hakikat mümkün ise, mecaza tecavüz etmezler. Mecaza gidilse de meali tutulur. Bu sırra binaendir: Ayet ve hadisin tefsir veya tercümesi, onlardaki hüsn ve belâgatı gösteremez. Güya onlarca karine-i mecaz, aklen hakikatin imtinaıdır. Halbuki karine-i mania, aklî olduğu gibi hissî ve âdi ve makamî.. daha başka çok şeyler ile de olabilir. Eğer istersen Cennetü’l-Firdevs gibi olan Delâilü’l-İ‘caz'ın iki yüz yirmi birinci kapısından gir. Göreceksin: O koca Abdülkahir gayet hiddetli olarak böyle müteassifleri yanına çekmiş, tevbih ve tekdir ediyor.
Yedinci belâ: Muarrefi münekker eden biri de: Hareke gibi bir arazı, zatiye ve eyniyeye hasrettiklerinden, “gayr-ı men hüve leh” olan vasf-ı cârîyi inkâr etmek lâzım geldiğinden, şems-i hakikati tarz-ı cereyanında çıkarılmıştır. Acaba böyleler, Arabların üslûblarına hiç nazar etmemişlerdir ki nasıl diyorlar: "Dağlar bize rast geldi, sonra bizden ayrıldı, başka bir dağ başını çıkardı, sonra gitti bizden müfarakat eyledi, deniz dahi güneşi yuttu, ilaahir. Miftah-ı Sekkakî'de beyan olunduğu gibi; pek çok yerlerde sanat-ı beyaniyeden olan kalb-i hayal, esrar-ı beyaniye için istimal etmektedirler. Bu ise deveran sırrıyla mağlata-i vehmiye üzerine müesses bir letafet-i beyaniyedir. Şimdi sermeşk olarak iki misal-i mühimmeyi beyan edeceğim. Tâ ki o minval üzerine işleyesin. Şöyle: