Kitaplar
Muhakemat

   Hatime: Sa’b olan bir kelâmın iğlak ve işkali, ya lâfız ve üslûbun perişanlığından neşet eder -bu kısım Kur’an-ı Vâzıhü’l-Beyan’a yanaşmamıştır- veyahut mananın dakik, derin veyahut kıymetdar veyahut gayr-ı me’luf, gayr-ı mebzul olduğundan güya fehme karşı nazlanmak ve şevki arttırmak için kendini göstermemek ve kıymet ve ehemmiyet vermek ister; müşkilât-ı Kur’aniye bu kısımdandır.

   Tenbih: Hadis-i şerifte (1)  vârid olduğu gibi her ayetin birer zâhir ve bâtın ve her zâhir ve bâtının birer hadd ve muttalaı ve her hadd ve muttala’ın çok şücun ve gusûnu vardır. Ulûm-u İslâmiye buna şahiddir. Bu meratibin her birinin birer derecesi, birer kıymeti, birer makamı vardır; temyiz lâzımdır. Lâkin tezahüm yoktur. Fakat iştibak iştibahı intac eder. Nasıl daire-i esbab daire-i akaide karıştırılsa; ya tevekkül namıyla bir betalet veya müraat-ı esbab namıyla bir itizali intac eder. Öyle de devair ve meratib tefrik olunmazsa, böyle neticeleri verir.

 

On Birinci Mukaddime

   Kelâm-ı vahidde ahkâm-ı müteaddide olabilir. Bir sadef, çok cevahiri tazammun edebilir. Zevi’l-elbabca mukarrerdir: Kaziye-i vahide, müteaddid kazâyâyı tazammun eder. O kaziyelerin her biri ayrı birer madenden çıktığı gibi, ayrı ayrı birer semere de verir. Biri birinden fark etmeyen haktan bîgane kalır. Meselâ: Hadiste denilmiş: (2) اَنَا وَ السَّاعَةُ كَهٰذَيْنِ  Yani: "Ben ve kıyamet bu iki parmak gibiyiz. Mabeynimizde tavassut edecek peygamber yoktur." Veya hadisin muradı ne ise haktır. Şimdi bu hadis üç kaziyeyi mutazammındır:

   Birincisi: Bu kelâm Peygamberin kelâmıdır. Bu kaziye ise, tevatürün –eğer olsa– neticesidir.

Hata Bildirim Formu
Sayfalar
123456789101112131415161718192021222324252627282930313233343536373839404142434445464748495051525354555657585960616263646566676869707172737475767778798081828384858687888990919293949596979899100101102103104105106107108109110111112113114115116117118119120121122123124125126127128129130131132133134135136137138139140141142143144145146147148149150
Fihrist
Lügat