ve belâgatça ayn-ı kemal olan şeyi noksan tahayyül edesin? Yâ eyyühel hoto! Acaba senin zihn-i sakîminde belâgat o mudur ki, ezhanı tağlit ve efkârı teşviş ve muhitin müsaadesizliği ve zamanın adem-i i’dadından ezhan müstaid olmadıkları için ukule tahmil edilmeyen şeyleri teklif etmektir? Kellâ.
كَلِّمِ النَّاسَ عَلٰى قَدَرِ عُقُولِهِمْ bir düstur-u hikmettir. İstersen mukaddemata müracaat et... Bahusus Birinci Mukaddimede iyi tefekkür et!..
İşte bazı zevahiri, delil-i aklînin hilâfına göstermek olan Üçüncü Noktaya Cevab:
Birinci Mukaddimede tedebbür et, sonra bunu da dinle ki: Şâri’in irşad-ı cumhurdan maksud-u aslîsi; isbat-ı Sâni-i Vahid ve nübüvvet ve haşir ve adalette münhasırdır. Öyle ise, Kur’an’daki zikr-i ekvan, istitradî ve istidlâl içindir. Cumhurun efhamına göre sanatta zâhir olan nizam-ı bedi’ ile nazzam-ı hakiki olan Sâni-i Zülcelale istidlâl etmek içindir. Halbuki sanatın eseri ve nizamı her şeyden tezahür eder. Keyfiyet-i teşekkül nasıl olursa olsun, maksad-ı aslîye taalluk etmez.
Tenbih: Mukarrerdir ki delil, müddeadan evvel malum olması gerektir. Bunun içindir ki; bazı nususun zevahiri, ittizah-ı delil ve istinas-ı efkâr için cumhurun mutekadât-ı hissiyelerine imale olunmuştur. Fakat delâlet etmek için değildir. Zira Kur’an, âyatının telâfifinde öyle emarat ve karaini nasbetmiştir ki; o sadeflerdeki cevahiri ve o zevahirdeki hakikatleri ehl-i tahkika parmakla gösterir ve işaret eder. Evet “Kelimetullah” olan Kitab-ı Mübinin bazı âyatı, bazısına müfessirdir. Yani bazı âyatı, ehavatının