Kitaplar
Muhakemat

   İşaret ve İrşad: Kübra sadıktır. Zira sahife-i itibar-ı âlemde menkuş olan âsâr-ı enbiyayı mütalaa etsen ve lisan-ı tarihte cereyan eden ahvallerini dinlersen ve hakikatı, yani cihetü’l-vahdeti tesir-i zaman ve mekân ile girdiği suretlerden tecrid edebilirsen göreceksin ki: İnayet-i ilâhiyenin ziyası olan mehasin-i mücerredenin şulesi olan hukukullah ve hukuk-u ibadı; enbiya, düstur-u hareket ettiklerini ve nev-i beşer tarafından enbiyaya karşı keyfiyet-i telakkileri ve ümeme karşı suret-i muameleleri ve terk-i menafi-i şahsiye ve sair umurlar ki onlara nebi dedirmiş ve nübüvvete medar olmuş olan esaslar ise; evlâd-ı beşerin sinn-i tekemmül ve kühûlette olan üstadı ve medrese-i ceziretü’l-Arab’da menba-ı ulûm-u âliye ve muallimi olan Zat-ı Muhammed’de daha ekmel ve daha azhar bulunur.

   Demek oluyor ki: İstikra-i tam ile, hususan nev-i vahidde, lâsiyyema intizam-ı muttarid üzerine müesses olan kıyas-ı hafînin ianesiyle ve kıyas-ı evlevînin teyidiyle nübüvvet-i Muhammed’i netice vermekle beraber, tenkihü’l-menat denilen hususiyattan tecrid nokta-i nazardan cemi enbiya lisan-ı mucizatlarıyla vücud-u Sâni’in bir bürhan-ı bâhiresi olan Muhammed'in sıdkına şehadet ederler.

   İtizar: Kısa cümlelerle söylemiyorum muğlakça oluyor. Zira şu hakaik her tarafa derin köklerini attıklarından mesele uzunlaşıyor. Suret-i meseleyi bozmak ve parça parça etmek ve hakikatı incitmek istemiyorum. Hem de hakikatin etrafına bir daireyi çekmek istiyorum, tâ hakikat mahsur kalıp kaçmasın. Ben tutmazsam başkası tutsun. Beni mazur tutsanız, febiha... Ve illâ hürriyet var, tahakküm yoktur. Keyfinize...

Hata Bildirim Formu
Sayfalar
123456789101112131415161718192021222324252627282930313233343536373839404142434445464748495051525354555657585960616263646566676869707172737475767778798081828384858687888990919293949596979899100101102103104105106107108109110111112113114115116117118119120121122123124125126127128129130131132133134135136137138139140141142143144145146147148149150
Fihrist
Lügat