Tenvir: Kâinattaki teşabüh-ü âsâr ve etrafı birbiriyle muanaka ve el ele tutmuş birbirine arz-ı intizam ve birbirinin sualine karşı cevab-ı savab ve birbirinin nida-yı ihtiyacına lebbeyk cevabı vermek ve bir nokta-i vahideye temaşa etmek ve bir mihver-i nizam üzerinde deveran etmek cihetiyle Sâni’in tevhidine telvih, belki Hâkim-i Ezel’in vahdaniyetine tasrih ediyor. Evet, bir makinenin sânii ve muhterii bir olur.
وَ فٖى كُلِّ شَىْءٍ لَهُ اٰيَةٌ تَدُلُّ عَلٰى اَنَّهُ وَاحِدٌ
Kitab-ı âlemin evrakıdır eb’ad-ı nâmahdud
Sutur-u kâinat-ı dehrdir a’sar-ı nâmadud
Basılmış destgâh-ı levh-i mahfuz-u hakikatte
Mücessem lâfz-ı manidardır âlemde her mevcud.
Hoca Tahsin'in nâmadud ve nâmahduddan muradı nisbîdir. Hakiki lâ-yetenahîlik değildir.
İşaret: Sâni-i Zülcelal ne kadar evsaf-ı kemaliye varsa, onlarla muttasıftır. Zira mukarrerdir ki: Masnuda olan feyz-i kemal, Sâni’in kemalinden iktibas edilmiş bir zıll-i zalilidir. Demek kâinatta ne kadar hüsn ve cemal ve kemal varsa, umumundan lâyuhadd derecede yüksek tabakada evsaf-ı cemaliye ve kemaliye ile Sâni muttasıftır. Evet ihsan servetin, icad vücudun, icab vücubun, tahsin hüsnün fer’idir ve delilidir. Hem de Sâni-i Zülcelâl, cemi nekaisten münezzehtir. Maddiyatın mahiyatının istidadsızlığından neşet eden nekaisten müberradır. Kâinatın mahiyat-ı mümkinesinden neşet eden evsaf ve levazımatından mukaddestir.