istiğrab ve istinkâr ettikleri şu hayret-efza masnuatı tesadüf-ü amyâya ve hareket-i zerrata isnad ettikleri için, insanı insaniyetten pişman eder.
Telvih: Harekât-ı zerrattan husulü dava olunan kuvvet ve suretler, araziyetleri cihetiyle envadaki mübayenet-i cevheriyeyi teşkil edemez. Araz cevher olamaz. Demek bütün envaın fasılları ve umum arazın havass-ı mümeyyizeleri, adem-i sırftan muhteradırlar. Tenasül, teselsülde şerait-i âdiye-i itibariyedendir.
İşte delil-i ihtiraî'nin icmali... Eğer açık olarak mufassalan istersen Kur’an’ın firdevsine gir. Zira hiçbir ratb ve yabis yoktur ki; o tenezzühgâhta ya çiçek veya gonca hâlinde bulunmasın. Eğer ecel müsaid ve meşiet taalluk ve tevfik refik olursa, elfaz-ı Kur’aniyenin esdafında şu bürhanı tezyin eden cevherleri, gelecek kütübde tafsil edilecektir.
Vehim ve Tenbih: Eğer sual etsen: “Nedir şu tabiat ki daima onun ile tın tın ediyorlar? Nedir şu kavanin ve kuva ki daima onlar ile mütedemdimdirler?” Cevab vereceğiz ki: Âlem-i şehadet denilen, cesed-i hilkatin anasır ve âzasının ef’allerini intizam ve rabt altına alan şeriat-ı fıtriye-i ilâhiye vardır. İşte şu şeriat-ı fıtriyedir ki, tabiat veya matbaa-i ilâhiye ile müsemmadır. Evet tabiat, hilkat-i kâinatta carî olan kavanin-i itibariyesinin mecmu ve muhassalasından ibarettir. İşte kuva dedikleri şey, her biri şu şeriatın birer hükmüdür. Ve kavanin dedikleri şey, her biri şu şeriatın birer meselesidir. Fakat o şeriattaki ahkâmın istimrarına istinaden... Hem de hayali hakikat suretinde gören ve gösteren nüfusun istidadları bir zemin-i şûre müheyya etmesiyle vehim ve hayal tasallut ederek tazyik edip şu tabiat-ı hevaiye tavazzu ve tecessüm edip mevcud-u haricî ve hayalden misal suretine girmiştir. Evet şunun gibi, vehmin çok hileleri vardır.