Evvelâ: Risale-i Nur’un kahramanı Husrev, benim bedelime ölmek ve benim yerimde hasta olmak samimi ve ciddi istiyor. Ben de derim: Telif zamanı değil, şimdi neşir zamanıdır. Senin yazın, benim yazımdan ne derece ziyade ve neşre faideli ise, hayatın dahi hizmet-i Nuriyede benim bu azaplı hayatımdan o derece faidelidir. Eğer benim elimden gelseydi hayatımdan ve sıhhatimden size memnuniyetle verirdim.
Saniyen: Şehid merhum Hafız Ali'nin tam bir vârisi Hasan Feyzi'nin, Denizli hesabına ve o civarda ciddi kardeşlerimizin namına yazdığı parlak kaside ve dördüncü şehnamesi; ve orada dahi şakirdlerin faaliyetle Nur’a çalışmaları, benim zehirli, şiddetli hastalığıma bir merhem oldu. Cenab-ı Erhamürrahimîne hadsiz şükür olsun, Denizli’yi ikinci bir Isparta ve büyük bir İslâmköy’ü yapıyor.
Evet, hâkim-i adil, Muharrem ve Feyzi ve Hafız Mustafa, bir-iki senede, yirmi sene kadar hizmet-i Nuriyeyi yaptılar; Nur’un şakirdlerini ebede kadar minnettar eylediler. Cenab-ı Hak, onlardan ve beraberlerinde Nur’a hizmet edenlerden ebeden razı olsun, âmin!
Salisen: Medrese-i Nuriyenin kahramanlarından Barlalı Marangoz Mustafa Çavuş ve Hafız Mehmed’in tam vârisi Marangoz Ahmed’in medrese-i Nuriye namına pek samimi ve hazin taziyenamesi, beni sürurla ağlattırdı. Ben de derim: Madem o mübarek medresede küçük ve büyük çok Said’ler var; ihtiyar, aciz, vazifesi bitmiş bir Said noksan olsa, ehemmiyeti yok. Hayat-ı bâkiyede madem beraberiz, bir muvakkat müfarakat olsa da, sizi müteessir etmesin.
Rabian: Hâkim-i âdilden sonra en ziyade hakiki adalete çalışıp Risale-i Nur’un serbestiyetine hizmet eden م , ح , ر , م en halis şakirdler içinde ve benim öz kardeşim ve birinci talebem Molla Mehmed ismiyle onun namı, dualarımda ve manevî kazançlarımda beraberdirler.
Hamisen: Bu saatte Konyalı Sabri de; –Halil İbrahim ve Hasan Feyzi tarzında vasiyetnamem münasebetiyle– kısa, fakat, güzel bir kaside yazmış, üstadına çok ziyade kıymet vermiş; kendi hüsn-ü zannının parlak ayinesinde, bu biçare kardeşine fevkalâde ehemmiyet vermiş. Ve oranın âlimleri pek ciddi Nur’a çalışmalarını yazıyor.
Ben de derim: O üstad namı verdiği ve çok kıymet verdiği şahıs ise, Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsi olabilir. Ben de onun namına kabul ettim, Lâhika’ya geçirdim; hem size de bir suretini gönderdim.