Amma İhvan-ı Müslimîn ise; gerçi onlar da Nurcular gibi ulûm-u İslâmiye ve marifet-i İslâmiye ve hakaik-ı imaniyeye temessük etmek için insanları teşvik ve sevkediyorlar; fakat vaziyet, memleket ve siyasete temas iktizasıyla, ziyadeleşmeğe ve kemmiyete ehemmiyet veriyorlar, taraftarları arıyorlar.
Altıncı Fark: Hakiki ihlâslı Nurcular, menfaat-ı maddiyeye ehemmiyet vermedikleri gibi; bir kısmı, azamî iktisat ve kanaatle ve fakirülhal olmalarıyla beraber, sabır ve insanlardan istiğna ile ve hizmet-i Kur’aniyede hakiki bir ihlâs ve fedakârlıkla; ve çok kesretli ve şiddetli ehl-i dalâlete karşı mağlûb olmamak için ve muhtaçları hakikate ve ihlâsa davet etmekte bir şüphe bırakmamak için ve rıza-yı ilâhiden başka o hizmet-i kudsiyeyi hiçbir şeye âlet etmemek için, bir cihette hayat-ı içtimaiye faidelerinden çekiniyorlar.
Amma İhvan-ı Müslimîn ise, onlar da hakikaten maksat itibariyle aynı mahiyette oldukları halde, mekân ve mevzu ve bazı esbab sebebiyle Nur talebeleri gibi dünyayı terkedemiyorlar. Azamî fedakârlığa kendilerini mecbur bilmiyorlar.
İsa Abdülkadir
***
ed-Difa’ ceridesi sahibi İsa Abdülkadir’in Nur talebeleri hakkındaki Arabî makalesinin bir kısmının hülâsa bir tercümesidir. Diyor ki:
Cumhuriyet Gazetesinde, dört Nurcular taharri edildi. Sebebi de, Nur talebeleri Türkiye’de bir devlet-i mütedeyyine ve şeriatla amel edecek bir hükûmet istediklerine ve daima halkları iyiliklere ve İslâmiyet âdabına davet etmeleri için hükûmet onlara ilişiyor. Gayet garip ve acib bir hâlettir ki: Türkiye Hükûmeti, öyle adamlara ilişiyorki ihlâslarıyla ve tam diyanetleriyle Türkiye hükûmetini Yahudilerin ve masonların ve komünistlerin şerlerinden muhafaza etmek için Türkiye’de çocuklardan gayet ihtiyar olanlara kadar her taifeye hakaik-i İslâmiye ve imaniyeyi ders veriyorlar. Ve manevî askerler ve zabitler gibi o vatanı muhafazaya çalıştıkları halde; hangi bahane ile hükûmet onlara ilişiyor. Madem; Adnan Menderes, İslâmî hükûmetleriyle elele vermek istiyor, böyle Nur talebeleri bütün kuvvetiyle âlem-i İslâm’ın kuvvetine