Kitaplar
Emirdağ Lahikası

   Bir melâike var. Kırk bin başı var. Her başında, kırk bin dil var. Her bir dilde, kırk bin tesbihat yapıyor. Altmış dört trilyon tesbihat aynı anda söylüyor. Demek küre-i hava, bu melâike gibidir. Yani; bu melâikenin tesbihatı adedince her kelime-i tayyibe, hava sahifesinde yazılıyor.

   Küre-i hava diyor ki: “Bu hadis, benden veya bana nezarete memur melekten haber veriyor. Çünkü: İnsandaki bütün konuşmalar ve sair bütün hadsiz sesler, karışmaları içinde karıştırılmadan tam hurufatıyla ve söyleyenlerin şiveleriyle, mümtaz sesleriyle söylenmek gösterir ki; küllî bir şuurla yapılan bu iş yalnız bir tek zerrenin vazifesi; ne bana, –yani küre-i havaya– ve ne de bütün esbaba vermesi hiçbir cihet-i imkânı yok. Demek her yerde hazır, nazır ehadiyet cilvesiyle ve içinde ihatalı bir irade, muhit bir ilim bulunan bir kudret-i ezeliyenin cilvesidir. Buna milyonlar şahidlerinden birisi radyodur.”

   On Üçüncü Sözde, hikmet-i Kur’aniye ile hikmet-i felsefeyi muvazene bahsinde denilmiş olan meselenin meali budur ki: Felsefe-i insaniye, gayet harikulâde mucizat-ı kudret-i ilâhiyenin mucizat-ı rahmeti üstüne âdiyat perdesi çeker. O âdiyat altındaki vahdaniyet delillerini ve o harika nimetlerini görmüyor, göstermiyor. Fakat âdetten huruç etmiş hususî bazı cüz’iyatı görür, ehemmiyet verir.

   Meselâ: Hilkat-ı insaniyedeki kudret mucizelerini görmüyor, ehemmiyet vermiyor. Fakat, kaideden çıkmış iki başlı, üç ayaklı bir insanı görüp, istiğrab ve velvele-i hayret ile nazar-ı dikkati celb eder. Küllî, umumî mucizatı âdet perdesinde saklar. Cüz’î ve kanundan çıkmış ve taifesinden ayrılmış maddeleri medar-ı ibret yapar.

   Hem meselâ: –Hayvandan, insandan– yavruların pek harika, pek mucizatlı iaşelerini âdi görüp ehemmiyet vermiyor. Fakat bir vakit Amerika’da bir gazetenin neşrettiği gibi: Taifesinden çıkmış, milletinden ayrılmış, denizin dibine girmiş bir böceğin, bir yeşil yaprak rızık olarak ağzına verilmesini gören balıkçılar ağlamışlar; şaşaa ile ilân etmişler. Halbuki, en cüz’î bir yavruda, memedeki âb-ı kevser gibi rızkında, onun gibi binler mucizat-ı rahmet ve ihsan var. Felsefe-i beşeriye görmüyor ki şükür etsin, o Rahmanurrahimi tanısın, şükür ile mukabele etsin.

   İşte hikmet-i Kur’aniye, o âdiyat perdesini yırtar. O küllî, umumî harika mucizeleri ve fevkalâde nimetleri beşere ders verir; Allah’ı tanıttırır, küllî şükür namına ubudiyete sevk eder.

Hata Bildirim Formu
Sayfalar
123456789101112131415161718192021222324252627282930313233343536373839404142434445464748495051525354555657585960616263646566676869707172737475767778798081828384858687888990919293949596979899100101102103104105106107108109110111112113114115116117118119120121122123124125126127128129130131132133134135136137138139140141142143144145146147148149150151152153154155156157158159160161162163164165166167168169170171172173174175176177178179180181182183184185186187188189190191192193194195196197198199200201202203204205206207208209210211212213214215216217218219220221222223224225226227228229230231232233234235236237238239240241242243244245246247248249250251252253254255256257258259260261262263264265266267268269270271272273274275276277278279280281282283284285286287288289290291292293294295296297298299300301302303304305306307308309310311312313314315316317318319320321322323324325326327328329330331332333334335336337338339340341342343344345346347348349350351352353354355356357358359360361362363364365366367368369370371372373374375376377378379380381382383384385386387388389390391392393394395396397398399400401402403404405406407408409410411412413414415416417418419420421422423424425426427428429430431432433434435436437438439440441442443444445446447448449450451452453454455456457458459460461462463464465466467468469470471472473474475476477478479480481482483484485486487488489490491492493494495496497498499500501502503504505506507508509510511512513514515516517518519520521522523524525526527528529530531532533534535536537538539540541542543544545546547548549550
Fihrist
Lügat