HİSS-İ KABLELVUKUUN TETİMMESİ
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Risale-i Nur’un zuhuru hiss-i kablelvuku ile küllî bir surette hissedilmesi gibi; Risale-i Nur’un has talebelerinin bir kısmının itirafıyla; ve bir kısmının tarz-ı hayatı Risale-i Nur gibi bir hizmete namzetliğini gösterdiği cihetle bu tetimmeyi yazıyorum:
Evet, hiss-i kablelvuku, herkeste cüz’î-külli vardır; hattâ hayvanatta dahi vardır; hattâ rüya-yı sadıkanın ehemmiyetli bir kısmı, bu hiss-i kablelvukuun nevindendir; hattâ bazılarda hassasiyet cihetiyle keramet derecesine çıkar. Benim âsabımdaki hassasiyetle yağmurdan yirmi dört saat evvelki rutubet-i havaiye ile yağmurun gelmesini hissetmem, bir cihette hiss-i kablelvuku sayılabilir ve bir cihette sayılmaz.
Ben, Risale-i Nur’a ehemmiyetli hizmet eden kardeşlerimin tarz-ı hayatlarına dikkat ettim, gördüm ki, aynı benim güzeran-ı hayatım gibi, Risale-i Nur gibi bir neticeye göre teçhiz edilip sevkedilmiş.
Evet; Husrev, Feyzi, Hafız Ali, Nazif gibi çok kardeşlerimizin geçen tarz-ı hayatları bu hizmet-i Nuriyeye göre bir vaziyet verildiğini onlar hissettikleri gibi; ben de çok has kardeşlerimde, hattâ burada aynen, tarz-ı hayatım gibi böyle bir nurani meyveyi vermek için tanzim edilmiş görüyorum. Hissetmeyen kısmı, dikkat etseler hissedecekler. Ben kendim, bütün hayatımın harika kısmını, evvelce Gavs-ı Âzam’ın bir silsile-i kerameti telâkki ediyordum; şimdi Risale-i Nur’un bir silsile-i kerameti olduğu tebeyyün etti. Ezcümle: Ben Hürriyetten evvel İstanbul’a gelirken yolda -bir iki mühim- ilm-i kelâma ait kitablar elime geçti, dikkatle mütalâa ettim. İstanbul’a geldikten sonra, sebepsiz olarak hem ulemayı, hem mektep muallimlerini münazaraya, “Kim ne isterse benden sorsun.” diye ilân ettim. Medar-ı hayrettir ki; münazaraya gelenlerin bütün sordukları sualler, yolda mütalâa ettiğim ve hafızamda kaldığı meselelerdi.
Hem feylesofların sordukları sualler, hafızamda bulunan meselelerdi. Şimdi anlaşıldı ki; o fevkalâde muvaffakiyet ve benim de haddimden çok ziyade o hodfuruşluk ve manasız izhar-ı fazilet ise, ileride Risale-i Nur’un İstanbulca ve ulemaca makbuliyetine ve ehemmiyetine zemin hazır etmek imiş.