manevî bir rahmet ve yağmur olduğuna kuvvetli bir işarettir. Ve en lâtif bir emare şudur ki; dün, birdenbire bir serçe kuşu pencereye geldi, vurdu. Biz, uçurmak için işaret ettik, gitmedi. Mecbur oldum Ceylân'a dedim: “Pencereyi aç; o ne diyecek?” Girdi, durdu, tâ bu sabaha kadar; sonra odayı ona bıraktık, yatak odama geldim. Bu sabah çıktım, kapıyı açtım; yarım dakikada döndüm, baktım, “Kuddüs, Kuddüs” zikrini yapan bir kuş odamda gördüm; gülerek dedim: “Bu misafir ne için geldi? Tam bir saat bana baktı, uçmadı, ürkmedi. Ben de okuyordum; ekmek bıraktım; yemedi. Yine kapıyı açtım, çıktım, yarım dakikada geldim, o misafir kayboldu. Sonra bana hizmet eden çocuk geldi, dedi ki: “Ben bu gece gördüm ki, Hafız Ali'nin kardeşi yanımıza gelmiş.” Ben de dedim: Hafız Ali ve Husrev gibi bir kardeşimiz buraya gelecek. Aynı günde, iki saat sonra çocuk geldi, dedi: “Hafız Mustafa geldi.” Hem Risale-i Nur’un serbestiyetinin müjdesini, hem mahkemedeki kitablarımı da kısmen getirdi; hem serçe kuşunun ve senin, hem kuddüs kuşunun tabirini isbat etti -ki, tesadüf olmadığını isbat etti.- Acaba emsalsiz bir tarzda, hem serçe kuşu acib bir surette, hem kuddüs kuşu garib bir surette gelip bakması, sonra kaybolması ve masum çocuğun rüyası tam tamına çıkması, Risale-i Nur’un, Hafız Ali gibi bir zatın eliyle buraya gelmesinin aynı zamanına tevafuku hiç tesadüf olabilir mi? Hiçbir ihtimali var mı ki, bir beşaret-i gaybiye olmasın?
Evet, bu mesele, küçük bir mesele değil; kâinat ve hayvanat ile alâkadardır. Ben Risale-i Nur’un bir şakirdi olmak itibariyle, kendi hisseme düşen bu kâr ve neticeyi, binler altun lira kadar kazancım var kanaat ediyorum. Başka yüzbinler Risale-i Nur şakirdleri ve takviye-i imana muhtaç ehl-i imanın istifadeleri buna kıyas edilsin.
Evet dinin, şeriatın ve Kur’an’ın yüzden ziyade tılsımlarını, muammalarını hâll ve keşfeden; ve en muannid dinsizleri susturup ilzam eden; ve mirac ve haşr-i cismanî gibi sırf akıldan çok uzak zannedilen Kur’an hakikatlerini en mütemerrid ve en muannid feylesoflara ve zındıklara karşı güneş gibi isbat eden ve onların bir kısmını imana getiren Risale-i Nur eczaları, elbette küre-i arz ve küre-i havaiyeyi kendi ile alâkadar eder ve bu asrı ve istikbali kendi ile meşgul edecek bir hakikat-ı Kur’aniyedir ve ehl-i iman elinde bir elmas kılınçtır.