kısmı, rumuzata ve tevafukata ait bütün kısımları beraber, hattâ Yirmi Sekizinci Mektubun inayat-ı seb’adan sonra tevafukata gelen bir suale cevap olarak bir mübarek tefsir ile Risale-i Nur’un tevafukat muvazeneleri ve farklarına dair parçayı dahi Yirmi Sekizinci Mektubdan çıkarıp onu da bu ikinci makama rumuzat içine derc ettik. Siz de öyle yapınız. Tâ o iki ehemmiyetli mektuplar güzelliğini göstersinler.
Rabian: Buradaki Nur şakirdleri diyorlar ki: “Mucizeli Kur’an’ımıza üç sene Denizlili kardeşlerimiz baktılar; onlar müsaade etsinler, biz de üç ay bakacağız. Hem buradan İstanbul’a muhabere edip fotoğrafla Hizb-i Nuriye, Hizb-i Kur’aniye gibi tab’ına çalışacağız.”
Hamisen: Mübareklerin kahramanları Tarihçe-i Hayat ve Tılsım mecmualarını yağlı kâğıda ne kadar yazmışlar? Husrev de Asâ-yı Musa’yı ne kadar yazmış? Sabırsızlıkla merak ediyorum. İnşaallah, Medresetü’z-Zehra'nın bu üç kahramanı, o üç parlak ve kuvvetli mecmuaları ehl-i imanın imdadına yetiştirecekler. Umuma binler selâm.
اَلْبَاقٖى هُوَ الْبَاقٖى
Hasta kardeşiniz
Said Nursî
***
İstanbul’daki Amerika sefiri vasıtasıyla Amerika’daki müslüman heyetine Zülfikar’ı ve bir Asâ-yı Musa’yı göndermesini isteyen o dostumuz ve kardeşimize deyiniz ki: Sefirlerin kafası siyasetle meşgul olduğundan ve Risale-i Nur siyasetle alâkası olmadığından, siyasî bir kafa, çabuk takdir edemiyor. Hem Risale-i Nur, müşterileri aramaz; müşteriler onu aramalı, yalvarmalı. Amerika, buranın en küçük bir havadisini merakla takib ettiği halde; buranın en büyük bir hadisesi olan Risale-i Nur’u elbette arayacaktır. Bundan sonra her meselemizde emir, Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsini temsil eden has şakirdlerin ve sizlerindir. Benim de şimdi bir reyim var.
Umum kardeşlerimize binler selâm ve selâmetlerine dua eden ve dualarını isteyen kardeşiniz...