ve ayrı ayrı kabiliyetleriyle ve inkisaratlarıyla o cemali ve o güzellikleri tazelendiriyorlar; ve inkisaratlarıyla güneşin ve ziyasının ve elvan-ı seb’asının gizli güzelliklerini izhar ediyorlar. Aynen öyle de, Şems-i Ezel ve Ebed olan Cemîl-i Zülcelâlin cemal-i kudsîsine ve nihayetsiz güzel olan esma-i hüsnasının sermedî güzelliklerine ayinedarlık edip cilvelerini tazelendirmek için, bu güzel masnular, bu tatlı mahlûklar, bu cemalli mevcudat, hiç durmayarak gelip gidiyorlar. Kendilerinde görünen güzellikler ve cemaller kendilerinin malı olmadığını, belki tezahür etmek isteyen sermedî ve mukaddes bir cemalin ve daimî tecelli eden ve görünmek isteyen mücerred ve münezzeh bir hüsnün işaretleri ve alâmetleri ve lem’aları ve cilveleri olduğu pek çok kuvvetli delilleri ile Risale-i Nur’da tafsilen izah edilmiş.
Burada o bürhanlardan üç tanesine kısaca işaret edilecek:
Birinci Bürhan: Nasıl ki, işlenmiş bir eserin güzelliği, işlemesinin güzelliğine ve işlemek güzelliği, ustalığın o sanattan gelen ünvanın güzelliğine ve ustadaki sanatkârlık ünvanının güzelliği o sanatkârın o sanata ait sıfatının güzelliğine ve sıfatının güzelliği, kabiliyet ve istidadının güzelliğine ve kabiliyetinin güzelliği zatının ve hakikatının güzelliğine derece-i bedahette gayet kat’i bir surette delâlet ettiği gibi, aynen öyle de: Bu kâinatın baştan başa bütün güzel mahlûklarında ve yapılışları güzel umum masnularındaki hüsün ve cemal dahi sanatkâr-ı Zülcelâldeki fiillerinin hüsün ve cemaline kat’i şehadet ve ef’alindeki hüsün ve cemal ise, o fiillere bakan ünvanların, yani isimlerin hüsün ve cemaline şüphesiz delâlet ve isimlerin hüsün ve cemali ise, isimlerin menşei olan kudsî sıfatların hüsün ve cemaline kat’i şehadet ve sıfatların hüsün ve cemali ise, sıfatların mebdei olan şuunat-ı zatiyenin hüsün ve cemaline kat’i şehadet ve şuunat-ı zatiyenin hüsün ve cemali ise, fail ve müsemma ve mevsuf olan zatının hüsün ve cemaline ve mahiyetinin kudsî kemaline ve hakikatının mukaddes güzelliğine bedahet derecede kat’i bir surette şehadet eder.