O tevafuk remzeder ki, bu asırda Resaili’n-Nur denilen otuz üç adet Söz ve otuz üç adet Mektub ve otuz bir adet Lem’alar, bu zamanda, Kitab-ı Mübin’deki ayetlerin ayetleridir. Yani, hakaikinin alâmetleridir ve hak ve hakikat olduğunun bürhanlarıdır. Ve o ayetlerdeki hakaik-ı imaniyenin gayet kuvvetli hüccetleridir. Ve تِلْكَ kelime-i kudsiyesinin işaret-i hissiyesiyle gözlere dahi görünecek derecede zâhir olduğunu ifade eden böyle işarete lâyık delilleridir diye remzen Resaili’n-Nur’u bir işarî manasının küllî dairesine hususî ve medar-ı nazar bir ferdi olarak dahil ediyor.
Elhasıl: Nasıl ki bu ayette bulunan işarî mana yedi surede yedi işaret hükmünde olup delâlet, belki sarahat derecesine çıkıyor. Aynen öyle de: صِرَاطٍ مُسْتَقٖيمٍ ’deki remz dahi, yedi-sekiz surelerde bulunmakla yedi-sekiz remz hükmünde olarak o remzi, işaret, belki delâlet, belki sarahat derecesine çıkarıyor.
İHTAR: Külfetsiz olmak üzere birden hatıra gelen işarat kaydedildi. Tekellüfe girmemek için işaretli otuz üç ayetin çok işaratı kaydedilmedi.
YİRMİ ÜÇÜNCÜ AYET:
عَسٰى رَبُّنَا اَنْ يُبْدِلَنَا خَيْرًا Şu ayet her asra baktığı gibi bu asra da bakıyor ve bu asırda kâbuslu bir rüya gibi musibetlere düşen ve Rabb-i Rahîminden onu hayra tebdil etmesini rica edenler içinde Resaili’n-Nur şakirdlerine hususî remzettiğine bir emaresi şudur ki: Bu ayetin makam-ı cifrîsi olan bin üç yüz kırk beşte ehemmiyetli risaleler telif ile beraber, fevkalâde hadiseler vukua gelmeğe hazırlandılar ve o Resaili’n-Nur’un merkez-i intişarı olan Barla karyesinde ziyade sıkıntı müellifine verildi.