BEŞİNCİ AYET:
اَوَمَنْ كَانَ مَيْتًا فَاَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُورًا يَمْشٖى بِهٖ فِى النَّاسِ ’dir. Bu ayetin remzi lâtifdir. Çünkü hem kuvvetli münasebet-i maneviye ile, hem cifirle efrad-ı kesiresi içinde hususî bir surette Risale-i Nur ve müellifine bakıyor. Şöyle ki, مَيْتًا kelimesi tenvin “nun” sayılmak cihetiyle beş yüz ederek “Saidü’n-Nursî” adedi olan beş yüze tevafukla, işaret ediyor ki, “Saidü’n-Nursî dahi meyyit hükmünde idi. Risaletü’n-Nur ile ihya edildi, onunla hayat buldu.”
Evet, اَوَمَنْ كَانَ مَيْتًا فَاَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُورًا ’deki iki tenvin “nun” durlar. Bin üç yüz otuz dört eder ki, o aynı zamanda (Arabî tarihle) Said umumî harpte maddî ve dehşetli bir mevtten dahi harika bir tarzda kurtulması ve felsefe ve gafletten gelen manevî ve şiddetli bir ölümden necat bulması ve Kur’an’ın âb-ı hayatıyla taze bir hayata girmesi tarihidir. Bu tevafuk-u manevî ve muvafakat-ı cifrîye delâlet derecesinde bir işarettir. Hem فَاَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُورًا يَمْشٖى بِهٖ فِى النَّاسِ ’de tenvin “nun” ve şeddeli ن iki ن ve بِهٖ ’de telaffuz edilen ى sayılmak cihetiyle bin iki yüz doksan dört eder ki, velâdetinin ve hayatının birinci senesidir. Demek bu cümle ile hayat-ı maddiyesine, evvelki cümle ile de hayat-ı maneviyesine işaret eder.
Elhasıl: Bu ayet müteaddit ve çok tabakalarından bir işarî tabakadan hem Risaletü’n-Nur’a, hem müellifine, hem bu on dördüncü asrın ibtidasına, hem ibtidasındaki Risaletü’n-Nur’un mebdeine remzen, belki işareten, belki delâleten bakar.
***