nurlu bir tefsiri olan Risale-i Nur ve Risaletü’n-Nur’a dört-beş cümlesiyle on cihetten bakıyor. Ve o tabakalardan ve o vecihlerden bir tabaka ve bir perde dahi mucizane elektrikten haber veriyor.
Risale-i Nur’a bakan birinci cümlesi:
مَثَلُ نُورِهٖ كَمِشْكٰوةٍ فٖيهَا مِصْبَاحٌ ’dur. Yani: Nur-u ilâhînin veya nur-u Kur’anînin veya nur-u Muhammedînin (a.s.m.) misali şu مِشْكٰوةٍ فٖيهَا مِصْبَاحٌ ’dur. Makam-ı cifrîsi dokuz yüz doksan sekiz olarak aynen Risaletü’n-Nur, –“şeddeli nun” iki nur sayılmak cihetiyle– tam tamına tevafukla ona işaret eder.
İkinci cümlesi: اَلزُّجَاجَةُ كَاَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّىٌّ يُوقَدُ ’dur. Yirmi Sekizinci Lem’ada tafsilen beyan edildiği gibi, İmam-ı Ali (r.a.) Kaside-i Celcelutiye’sinde sarahat derecesinde Risale-i Nur’a bakarak ve ona işaret ederek demiş: اَقِدْ كَوْكَبٖى بِالْاِسْمِ نُورًا Ben tahmin ediyorum ki, İmam-ı Ali’nin (r.a.) bu işareti, bu cümle-i nuriyenin remzinden mülhemdir. Bu cümle-i ayetin makamı, beş yüz kırk altı edip, Risale-i Nur’un adedi olan beş yüz kırk sekize gayet cüz’î ve sırlı iki fark ile tevafuk noktasından işaret ettiği gibi remzî bir manasıyla tam bakıyor.
Üçüncü cümlesi: مِنْ شَجَرَةٍ ’dir. Eğer مِنْ شَجَرَةٍ ’deki ة vakıflarda gibi ه sayılsa, beş yüz doksan sekiz ederek tam tamına Resaili’n-Nur ve Risalei'n-Nur adedi olan beş yüz doksan sekize tevafukla beraber مِنْ فُرْقَانٍ حَكٖيمٍ ’in adedine yine sırlı bir tek farkla tevafuk-u remzî ile, hem Resaili’n-Nur’u efradına dahil eder, hem yine Risale-i Nur’un şecere-i mübareki Furkan-ı Hakîm olduğunu gösterir. Eğer مِنْ شَجَرَةٍ ’deki ت , ة kalsa, o vakit makam-ı cifrîsi dokuz yüz doksan üç eder, tevafuka zarar