ve lemaatı bulunan Risale-i Nur, pek çok muvazenelerle, en dehşetli muannid, mütemerridleri, Kur’an’ın elmas kılıncı ile kırıyor. Ve kâinat zerreleri adedince vahdaniyet-i ilâhiyeye ve imanın hakikatlerine hüccetleri, delilleri gösteriyor ki; yirmi beş seneden beri en şiddetli hücumlara karşı mağlûp olmayıp galebe etmiş ve ediyor. Evet Risale-i Nur, iman ve küfür muvazeneleri ve hidayet ve dalâlet mukayeseleri, bu mezkûr hakikatleri bilmüşahede isbat ediyor. Meselâ; Yirmi İkinci Sözün iki makamının bürhanlarına ve lem’alarına ve Otuz İkinci Sözün Birinci Mevkıfına ve Otuz Üçüncü Mektubun pencerelerine ve Asa-yı Musa’nın on bir hüccetine, sair muvazeneler kıyas edilse ve dikkat edilse anlaşılır ki, bu zamanda küfr-ü mutlakı ve mütemerrid dalâletin inadını kıracak, parçalayacak Risale-i Nur’da tecelli eden hakikat-ı Kur’aniyedir.
İnşaallah nasıl Tılsımlar mecmuasında, dinin mühim tılsımlarını ve hilkat-ı âlemin muammalarını keşf eden parçalar, o mecmuada toplanmış. Aynen öyle de, ehl-i dalâletin dünyada dahi Cehennemlerini ve ehl-i hidayetin dünyada lezaiz-i Cennetlerini gösteren ve iman, Cennetin bir manevî çekirdeği ve küfür ise, Cehennem zakkumunun bir tohumu olduğunu gösteren Nur’un o gibi parçaları, kısacık bir tarzda, bir mecmuacık olarak yazılacak, inşaallah neşredilecek.
Said Nursî
***