bir iktidar vermek lâzım gelir; bir tek ilâhı kabul etmemekle, zerreler adedince ilâheleri mezheplerince kabul etmeğe mecbur olarak Cehennemin esfel-i sâfilînine girmeğe müstahak düşerler.
Amma ehl-i hidayet ise, geçen basamaklardaki kuvvetli hakikatler ve sarsılmaz hüccetler, selim kalblerine ve müstakim akıllarına gayet kat’i kanaat ve kuvvetli iman ve aynelyakîn bir tasdik vermiş ki, şüphesiz ve vesvesesiz itminan-ı kalb ile itikad ederler ki; yıldızlar, zerreler, en küçük, en büyük; kudret-i ilâhiye nisbeten farkları yoktur ki, gözümüz önünde bu acayipler oluyor. Ve her bir acibe-i sanat,
مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ
ayetinin davasını tasdik ve hükmü ayn-ı hak ve hakikat olduğuna şehadet ederler, lisan-ı hâl ile “Allahu ekber” derler. Biz dahi onların adedince “Allahu ekber” deriz. Ve şu ayetin davasını bütün kuvvet ve kanaatimizle tasdik ve hükmü, ayn-ı hak ve nefs-i hakikat olduğuna hadsiz hüccetlerle şehadet ederiz.
سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلٖيمُ الْحَكٖيمُ
اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى مَنْ اَرْسَلْتَهُ رَحْمَةً لِلْعَالَمٖينَ
وَ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمٖينَ
***