Allahu a’lem, bunun bir tevili şudur ki: Nasıl ki padişahı inkâr eden bir bedevî kumandan, kendinde ve başka kumandanlarda, hakimiyetleri nisbetinde birer küçük padişahlık tasavvur eder. Aynen öyle de; tabiiyyun ve maddiyyun mezhebinin başına geçen o eşhas, kuvvetleri nisbetinde kendilerinde bir nevi rububiyet tahayyül ederler ve raiyetini kendi kuvveti için kendine ve heykellerine ubudiyetkârane serfüru ettirirler, başlarını rükua getirirler demektir.
ALTINCI MESELE: Rivayette var ki: “Fitne-i ahirzaman o kadar dehşetlidir ki, kimse nefsine hâkim olmaz.” 1 Bunun için, bin üç yüz sene zarfında emr-i Peygamberiyle bütün ümmet o fitneden istiaze etmiş, azab-ı kabirden sonra مِنْ فِتْنَةِ الدَّجَّالِ وَ مِنْ فِتْنَةِ اٰخِرِ الزَّمَانِ vird-i ümmet olmuş.
Allahu a’lem bissavab, bunun bir tevili şudur ki: O fitneler nefisleri kendilerine çeker, meftun eder. İnsanlar ihtiyarlarıyla, belki zevkle irtikâb ederler. Meselâ; Rusya’da hamamlarda, kadın-erkek beraber çıplak girerler ve kadın kendi güzelliklerini göstermeğe fıtraten çok meyyal olmasından seve seve o fitneye atılır, baştan çıkar ve fıtraten cemalperest erkekler dahi, nefsine mağlub olup o ateşe sarhoşane bir sürur ile düşer, yanar. İşte, dans ve tiyatro gibi o zamanın lehviyatları ve kebairleri ve bid’aları, birer cazibedarlık ile pervane gibi nefisperestleri etrafına toplar, sersem eder. Yoksa, cebr-i mutlak ile olsa ihtiyar kalmaz, günah dahi olmaz.
YEDİNCİ MESELE: Rivayette var: “Süfyan büyük bir âlim olacak, ilim ile dalâlete düşer. Ve çok âlimler ona tâbi olacaklar.” وَ الْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِ bunun bir tevili şudur ki: Başka padişahlar gibi,