teşekkür eder, der ki: Pencerelerimi açtılar. Fakat hiçbir kardeşim ve hizmetçilerime, yanıma gelmeğe müdde-i umumî müsaade vermiyor. Hem zatınızdan çok rica eder ki, mahkemede bulunan mucizatlı ve antika Kur’an’ını ona veriniz ki bu mübarek aylarda okusun. O harika Kur’an’ından üç cüz’ü Diyanet Riyasetine numune için göndermişti, tâ fotoğrafla tab’ına çalışsınlar. Hem onun ile beraber Risale-i Nur’un mahkemedeki mecmualardan birisini sizden istiyor ki, bu tecrid-i mutlakta ve yalnızlıkta ve şiddetli sıkıntılarında mütalaasıyla bir medar-ı tesellisi ve bir arkadaşı olsun. Zaten o mecmualar üç-dört mahkeme gördükleri ve ilişmedikleri gibi; hacıların şehadet ve müşahedeleriyle, o büyük mecmuaları hem Mekke-i Mükerreme’de, hem Medine-i Münevvere’de, hem Şam-ı Şerif’te ve Halep’te, hem Mısır’da Camiü’l-Ezher’deki büyük âlimler çok takdir ve tahsin edip hiç tenkid ve itiraz etmemişler.”
Said Nursî
***
وَ اِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهٖ بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ
اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Hizb-i Nuriye’den Feyzilerin yanında iki nüsha var. Eğer onlara lüzum yoksa, birisi bana gönderilsin veya Mehmed Feyzi daha bir nüshayı yazsın. Hem Ramazaniye Risalesi ve matbu Ayetü’l-Kübra’nın burada bulunması lâzımdır. Mabeyninizdeki gerginliği çabuk tamir ediniz. Sakın, sakın, az bir inhirafınız Nur dairesine pek büyük zararı olacak. Sıkıntıdan gelen hislere kapılmayınız. Sobamın patlaması bu musibete işaret idi.
***