hayatın gayesi olan imanı ders vermesiyle elbette ve elbette o bize bir lütf-u ilâhîdir. Onun kudsî hizmet-i imaniye ve vazife-i diniyesini inkârla bütün hak ve hakikatın aksine onu hayat-ı içtimaiyeye zararlı görenlere deriz:
Eğer iman ile Allah’a bağlanmak ve dinin evamirine itaat ederek ahlâksızlık ve imansızlık gibi korkunç afetlerden insanları kurtarmak ve İslâmiyetin daimî saadetiyle onu mesud etmek bir cürüm ise; o vakit hayat-ı içtimaiye için zararlıdır denilebilir. Yoksa en büyük bir iftiradır ve kat’iyen afvedilmez bir cürümdür. Risale-i Nur’un hedefi dünya değil, daimî ahiret saadeti ve bütün hayat-ı dünyeviyedeki hüsn-ü cemal onun cilve-i cemalinin bir nevi gölgesi ve bütün Cennet bütün letaifiyle bir lem’a-i muhabbeti olan bir Daim-i Bâki’nin bir Rahîm-i Zülcemalin rızasıdır. Böyle ilâhî ve kudsî ve çok yüce bir gaye varken, süflî ve günahlı ve neticesiz, halkı hükümet aleyhine teşvik gibi faniliklerden Risale-i Nur’u binler defa tenzih eyleriz. Ve bizim imanî çalışmalarımızı ve dinî bilgiler öğrenmemizi istemeyen bu şekil iftiralarla bizi ezmeğe çalışanların şerlerinden Allah’a sığınıyoruz.
Sayın hâkimler! Otuz üç âyât-ı kerimenin işaratı ve İmam-ı Ali (r.a.) ve Gavs-ı Âzam’ın (r.a.) ve yüzlerle ehl-i tahkikin takdirkârane beyanatıyla bir nur-u Kur’an olduğu ve ona yapışanların inşaallah imanlarını kurtaracakları kat’i tahakkuk eden Risale-i Nur, kat’iyen söndürülemez, kaybedilemez. Buna misal: Yirmi beş seneden beri onu imha etmek gayesiyle yapılan hücumlar, bilâkis onun fevkalâde yayılmasına ve parlamasına vesile oldu. Çünkü; onun sahibi ezelden ebede kadar her şey kudret-i ezelisinde ve emrinde olan bir Sultan-ı Zülcelâldir. Çünkü onun hakaikleri Kur’an’ın hakikatleridir ve Cenab-ı Hakkın hıfz ve inayetiyle daima parlayacaktır, inşaallah...
Sayın hâkimler! İman ve İslâmiyeti en yüksek bir sevgi ve iştiyakla öğreten ve rıza-i ilâhîden başka bir hedef ve maksad tanımayan ve bu asırda Kur’an’ın bir mucize-i kübrası ve tefsir-i nuranîsi olduğu kat’i tahakkuk