İkincisi: Yine vakit vakit Risale-i Nur talebelerinin arkalarında koşmakta devam eden mülhidler hatt-ı Kur’anla çocuk okuttuklarını bahane ederek Isparta’da (müteveffa) Mehmed Zühdü ile Sav karyesinden (müteveffa) Hafız Mehmed isminde iki Risale-i Nur talebesine hücum etmişler. Çocuklar bu iki kardeşimizin evlerinden alınan Risale-i Nur eczalarıyla birlikte mahkemeye sevkedilmiş. Merhum Mehmed Zühdü para cezasıyla mahkûm edilmek istenilmiş. Merkezi Erbaa ve Tokat’ta vukua gelen ikinci bir korkunç zelzele ile Cenab-ı Hak, Risale-i Nur bir vesile-i def’-i belâ olmakla şakirdlerine yardım ederek, Üstadlarının verdiği haberin sıhhatini tasdik etmek için o kardeşimizi beraat ettirmiştir.
Üçüncüsü: İçinde bulunduğumuz Denizli hapishanesindeki musibetin başımıza gelmesine sebep olan o münafıklar, Rumî bin üç yüz elli dokuz senesinde tekrar başta sevgili Üstadımız olduğu halde bize ve Risale-i Nur’a hücum ettiler. Bir kısmımızı Isparta’dan topladılar. Bir kısmını Çivril’den Isparta’ya getirdiler. Sevgili Üstadımızı da yalnız olarak Kastamonu’dan Isparta’ya sevkettiler. Daha başka vilayetlerden de arkadaşlarımız Isparta’ya getirilmişti. Ehl-i garazın iğfaline kapılan Isparta adliyesi, Risale-i Nur’un gayesi haricinde bulunan cephelerde bizce manası olmayan ittihamlar altında bizi sıkıyordu. Bilhassa kıymettar Üstadımızı daha çok tazyik ettikleri vakit, Üstadımıza lüzumlu lüzumsuz, birçok sualler açan Isparta müdde-i umumisinin: “Bu belâlar dediğin nedir?” diye olan sualine cevaben: “Evet” demiş, “Zındıklar eğer Risale-i Nur’a ve şakirdlerine ilişseler; yakında bekleyen belâların hareket-i arz suretiyle geleceğini...” söylemişti. Daha sonra bizi Denizli’ye sevkettiler. Kastamonu, İstanbul, Ankara dahil olmak üzere on vilayetten adliyelere sevkedilen yüzü mütecaviz Risale-i Nur talebelerinin bir kısmı bırakılmış, yetmiş kişiden ibaret olan olan diğer bir kısmı da Denizli’de medrese-yi Yusufiye namını alan hapiste bulunuyordu. Bizim bütün müracaatlarımıza sudan cevap veriliyor, sevgili Üstadımız daha çok tazyik ve sıkıntı içerisinde yaşattırılıyor; ufunetli, rutubetli, zulmetli, havasız bir yerde bütün bütün konuşmaktan ve temastan men’edilmek suretiyle,