alâkalarını inkâr edemeyen zatlar benim ile beraber kalmalarına razı olsunlar. Başkalarının ise vazife-i Nuriye için hanelerine gitmelerine çalışacağız.
Said Nursî
***
وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ
Aziz, kardeşim!
Madem her hadisede en hakiki sebep ve en büyük hisse kader-i ilâhinindir. Ve madem kader adalet eder. Ve adalet vechi güzeldir. Ve madem rahmetin her şeyde bir izi, bir yüzü var. Ve madem haklı ve mazlum olanın âhı arşa kadar çıkar. Ve bire mukabil on derece mükâfatı var. Ve madem biz bu belâyı tahrik etmedik ve madem kudsî hizmetimiz zayi olmadı ve belki bir cihette tevakkuf da etmedi. Başka sahada tezahüratı var... Ve madem bu işsiz sıkıntılı kışta hakiki ve hakikatlı ve samimi ve halis dostlarla sohbet ve dertleşmek gayet hoştur.
Ve madem koca âlem-i İslâmın en büyük bir vazifesini milyonlar adam yerinde Risale-i Nur’un mahdud şakirdleri yapıyorlar. Ve aldıkları manevî nur ve sürur ve şeref, zahmetlerini rahatlandırır. Akşamda büyük bir ücret alan adamın ikindide şiddetli çalışmasındaki meşakkati lezzet verir, sıkıntıları bir cihetle lezzetlenir. Elbette ve elbette bize lâzım olan sabır içinde daima şükretmektir. Ben hadsiz şükrediyorum.
Said Nursî
***