وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ
Kardeşlerim,
Gerçi bu vaziyet, hem muvafığa ve bir kısım memurlara Risale-i Nur’a karşı bir çekinmek, bir ürkmek vermiş, fakat bütün muhaliflerde ve dindarlarda ve alâkadar memurlarda bir dikkat, bir iştiyak uyandırıyor. Merak etmeyiniz, o Nurlar parlayacaklar. (Haşiye)
Said Nursî
***
وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Sabri’nin tabiri ve istihracıyla, Sure-i وَ الْعَصْرِ ’ın işaretine muvafık olarak Risale-i Nur, Anadolu’yu Cebel-i Cudî’de Hz. Nuh’un (a.s.) sefinesi gibi ve Isparta ve Kastamonu’yu âfat-ı semaviye ve arziyeden muhafazaya bir vesile olduğunu ve, “Bize ve Risale-i Nur’a ilişmesinler, yoksa yakında bekleyen afetlerin geleceklerini bilsinler, akıllarını başlarına alsınlar.”; bu musibetten biraz evvel tekrar ile söylüyordum. Ve size de o mektublar gönderilmişti. Şimdi aldığım haber: Kastamonu civarı ve kal’ası, Risale-i Nur’un matemini tutmuş gibi ağlamış ve zelzele ile sıtma tutmuş. İnşaallah yine Risale-i Nur’a kavuşacak ve gülecek ve şükredecek.