On Üçüncü Şua
(Isparta ve Denizli Hapishanelerinde tecrid-i mutlak içinde Hazret-i Üstad’ın hapisteki kardeşlerine ‘kimse ile görüştürmediklerinden’ gizli yazıp gönderdiği mektuplardır. Bu kıymettar nuranî mektuplar Risale-i Nur’un parlak mücahedatını gayet parlak bir surette göstermektedirler.)
وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Geçen Leyle-i Kadrinizi ve gelen bayramınızı bütün mevcudiyetimle tebrik ve sizleri Cenab-ı Erhamürrahimînin birliğine ve rahmetine emanet ediyorum. مَنْ اٰمَنَ بِالْقَدَرِ اَمِنَ مِنَ الْكَدَرِ sırrıyla sizi teselliye muhtaç görmemekle beraber, derim ki: وَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَاِنَّكَ بِاَعْيُنِنَا وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ ayetinin mana-yı işarîsiyle verdiği teselliyi tamamıyla gördüm. Şöyle ki:
Dünyayı unutmak, Ramazanımızı asude geçirmeyi düşünürken, hatıra gelmeyen ve bütün bütün tahammülün fevkinde bu dehşetli hadise hem benim, hem Risale-i Nur’un, hem sizin, hem Ramazanımız, hem uhuvvetimiz için ayn-ı inayet olduğunu ben müşahede ettim. Bana ait cihetinin ise çok faidelerinden yalnız iki-üçünü beyan ederim.
Birincisi: Ramazanda çok şiddetli bir heyecan, bir ciddiyet, bir iltica ve bir niyaz ile müthiş hastalığa galebe ederek çalıştırdı.