Evet ebedî ve sermedî bir cemalin seyirci müştakı ve âyinedar âşıkı, elbette bâki kalıp ebede gidecektir.İşte hizb-ül Kur'an'ın akibeti öyledir inşâallahü teâlâ.
Amma füccar ve eşrar olan güruh ise:
Şu kasr-ı âleme girdikleri vakit, bütün delail-i vahdaniyete karşı küfür ve bütün nimetlere karşı küfran ile mukabele edip, bütün mevcudatı kıymetsizlikle kâfirane bir itham ile tahkir ettiler. Bütün esma-i İlahiyenin tecelliyatına karşı red ile mukabele ettiklerinden, mütenahî bir vakitte, gayr-ı mütenahî bir cinayet işlediler; gayr-ı mütenahî bir ikaba müstehak oldular.
Ey miskin Said! Âyâ zannediyor musun ki, senin vazife-i hayatın yalnız terbiye-i medeniye ile güzelce muhafaza-i nefsine veya ayıb olmasın batnın hizmetlerine mi münhasırdır? Veyahut zannediyor musun ki, makine-i hayatında dercolunan şu letaif ve maneviyatın ve şu âzâ ve âlâtın ve şu cevarih ve cihazatın ve şu havâs ve hissiyatın gaye-i yegânesi, şu hayat-ı fâniyede nefs-i rezile ve deniyenin hevesat-ı süfliyesinin tatmini için istimaline mi münhasırdır? Hâşâ ve kellâ! Belki senin vücudunda bunların hikmet-i derci ve fıtratında gaye-i idhali iki esastır:
Biri: Cenab-ı Mün'im-i Hakikî (Amme Nevalühü) bütün nimetlerinin çeşit çeşit enva'ını sana ihsas etmekten ve ettirmekten ibarettir. Sen de hissedip şükür ve ibadetini etmelisin.
İkincisi: Âleme tecelli eden esma-i kudsiyesinin bütün aksam-ı tecelliyatını birer birer sana o cihazatla tanıttırmaktır. Sen de zevk ile tanıyıp, iman getirmelisin ki; bu iki esas üzerinde senin kemalât-ı insaniyen neşv ü nema bulsun.