Demek nefs-i emmare, şer cihetinde nihayetsiz cinayet işleyebilir. Hayır ve vücudda iktidarı pek cüz'îdir. Fakat enaniyeti bırakıp hayrı, vücudu ve tevfikı Allah'tan istese, şerden ve tahribden ve itimad-ı nefisten içtinab edip istiğfar ederek tam bir abd olsa,
يُبَدِّلُ اللّٰهُ سَيِّئَاتِهِمْ حَسَنَاتٍ
sırrınca, nihayetsiz kabiliyet-i şer, nihayetsiz kabiliyet-i hayra inkılab eder; a'lâ-yı illiyyîne çıkar.
Üçüncü Mukaddeme:
İnsanda iki vecih var. İnsan, şu hayata nâzır birinci vechiyle öyle bir mahluktur ki; ona ihtiyardan bir şa're (yani, saç gibi cüz'î), iktidardan bir zerre, hayattan bir şu'le, ömürden bir dakika, mevcudiyetten bir cüz'-ü cüz'î verilmiş ki; tabakat-ı kâinatta serilmiş hadsiz enva'dan, adedsiz efraddan küçük, nâzik, zaîf bir ferddir. Fakat ubudiyete nâzır ikinci vechiyle, hususan acz ve fakr cihetinde, pek büyük bir vüs'ati var. Çünki mahiyet-i maneviye-i insanîde nihayetsiz azîm bir acz, hadsiz cesîm bir fakr mündericdir ki; bu cihetle, kudreti nihayetsiz bir kadîrin, gınası nihayetsiz gani bir zâtın hadsiz tecelliyatına câmi' geniş bir âyine olmuştur.