Bir hadîs-i kudsîde Cenab-ı Hak buyurdu ki:
اَنَا عِنْدَ ظَنِّ عَبْد۪ى ب۪ى
yani "Kulum beni nasıl tanırsa, ona öyle muamele ederim."
Şu bedbaht adam da sû'-i zannıyla gördüğünü hakikat telakki etti. Öyle muamele gördü ve görüyor. Ne ölür ki kurtulsun ve ne de elemsiz kalır ki yaşasın. Şu miskin ahmak fehmetmedi ki, bu tılsımlı ve acib işlerde tesadüf mümkün olmaz.
Biz de şu meş'umu şu azabda bırakıp döneceğiz. Mübarek ve yümünlü diğer kardeşin arkasından gideriz.
İşte şu zât, hüsn-ü sîretinden naşi, hüsn-ü zannı ile ünsiyet ederek yolunda gidiyor. Bak, nasıl hüsn-ü nazarıyla kardeşinin mahrum kaldığı bostandan istifade ediyor. Şu bostanda çiçek ve yemişlerle beraber, murdar ve müstakzer şeyler de bulunur. Bu kardeş ise, bu güzel şeylerden istifade etti. Mülevvesata bakmadı. İstirahat etti. Evvelki meş'um kardeşi ise, murdar şeylerle meşgul oldu. Midesini bulandırdı.