Onikinci Reşha:
Acaba bütün benî-Âdemi arkasına alıp, arz üstünde durup, arş-ı a'zama müteveccihen el kaldırıp dua eden şu şeref-i nev'-i insan ve ferîd-i kevn ü zaman Fahr-i Kâinat (A.S.M.) ne istiyor? Bak, saadet-i ebediye istiyor, beka istiyor, lika istiyor, cennet istiyor... Bu meraya-yı mevcudatta cemallerini gösteren bütün esma-i kudsiye-i İlahiye ile beraber istiyor. Hattâ eğer rahmet, inayet, hikmet, adalet gibi hesabsız o matlubun esbab-ı mûcibesi olmasa idi, şu Zâtın (A.M.) tek duası, baharımızın icadı kadar kudretine hafif gelen şu Cennet'in binasına sebebiyet verecekti. Nasılki onun risaleti, şu dâr-ı imtihanın açılmasına sebebiyet verdi.
Acaba ehl-i akıl ve ehl-i tahkike
لَيْسَ فِى اْلاِمْكَانِ اَبْدَعُ مِمَّا كَانَ
dedirten şu meşhud intizam-ı faik, şu rahmet içinde kusursuz hüsn-ü san'at ve misilsiz cemal-i rububiyet hiç böyle bir çirkinliği ve böyle bir merhametsizliği ve böyle bir intizamsızlığı kabul eder mi ki; en cüz'î bir mahlukundan, en ehemmiyetsiz arzuları ve sesleri ehemmiyetle işitip îfa etsin; en ehemmiyetli mahlukundan, en ehemmiyetli, en lüzumlu arzuları ehemmiyetsiz görüp işitmesin, anlamasın, yapmasın? Hâşâ ve kellâ! Yüz bin defa hâşâ! Böyle bir cemal, böyle bir çirkinliği kabul etmez, çirkin olmaz.