Dokuzuncu Reşha:
İşte bak: Ne kadar merak-aver, ne kadar cazibedar, ne kadar lüzumlu, ne kadar dehşetli hakaikı gösteren mesaili isbat eder. Bilirsin ki, en ziyade insanı tahrik eden meraktır. Hattâ eğer sana denilse: "Yarı ömrünü, yarı malını versen; Kamer'den, Müşteri'den biri gelecek; Kamer'de, Müşteri'de ne var, ne yok sana haber verecek. Hem doğru olarak senin istikbalini ve senin başına ne geleceğini gösterecek. Elbette bilâ-tereddüd vereceksin. Bak şu Zâta ki (A.M.), her haber verdiği şeyleri, ehl-i şuhud ve ehl-i ihtisas olan bütün enbiya (A.S.) ve evliya imza edip, icma' ve tevatür ile tasdik ediyorlar.
Hem o Zât (A.M.), öyle bir sultanın haberlerini doğru olarak söylüyor ki: O sultanın memleketinde Kamer bir sinek gibi bir pervane etrafında döner. Arz olan o pervane ise, bir lâmba etrafında pervaz eder. Güneş olan o lâmba ise, o Sultan'ın binler menzillerinden bir misafirhanesinde, yüzbinler misbahları içinde bir lâmbasıdır.
Hem öyle bir acaib âlemden hakikî olarak bahseder, öyle bir inkılabdan haber verir ki; binler Küre-i Arz bomba olsa patlasalar, o kadar acib olmaz. Bak onun lisanından
اِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْ ٭ اِذَا السَّمَٓاءُ انْفَطَرَتْ ٭ اَلْقَارِعَةُ
gibi sureleri işit...
Hem öyle bir istikbalden doğru olarak haber verir ki; şu dünyevî istikbal, ona nisbeten bir katre serab hükmündedir.
Hem öyle bir saadetten pek ciddî olarak haber verir ki; bütün saadet-i dünyeviye ona nisbeten, bir berk-i zâilin, bir şems-i sermede nisbeti gibidir.