36. Menfaat üzerine dönen siyaset canavardır.
37. Aç canavara karşı tahabbüb, merhametini değil, iştihasını açar. Hem de diş ve tırnağının kirasını da ister.
38. Zaman gösterdi ki, Cennet ucuz değil; Cehennem dahi lüzumsuz değil.
39. Dünyaca havas tanınan insanlardaki meziyet, sebeb-i tevazu ve mahviyet iken, tahakküm ve tekebbüre sebeb olmuştur. Fukaranın aczi, avamın fakrı, sebeb-i merhamet ve ihsan iken, esaret ve mahkûmiyetlerine müncer olmuştur.
40. Bir şeyde mehasin ve şeref hasıl oldukça, havassa peşkeş ederler. Seyyiat olsa, avama taksim ederler.
41. Gaye-i hayal olmazsa veyahut nisyan veya tenasi edilse, ezhan enelere dönüp etrafında gezerler.
42. Bütün ihtilâlât ve fesadın asıl madeni ve bütün ahlâk-ı rezilenin muharrik ve menbaı, tek iki kelimedir.
Birinci kelime: “Ben tok olsam, başkası açlıktan ölse bana ne.”
İkinci kelime: “İstirahatim için zahmet çek; sen çalış, ben yiyeyim.”
Birinci kelimenin ırkını kesecek tek bir devası var ki, o da vücub-u zekâttır.
İkinci kelimenin devası, hurmet-i ribadır. Adalet-i Kur’aniye âlem kapısında durup, ribaya, “Yasaktır, girmeye hakkın yoktur” der. Beşer bu emri dinlemedi, büyük bir sille yedi. Daha müdhişini yemeden dinlemeli.
43. Devletler, milletler muharebesi, tabakat-ı beşer muharebesine terk-i mevki ediyor. Zira, beşer esir olmak istemediği gibi, ecîr olmak da istemez.