duası —umum ümmet, umum namazında, günde beş defa tekrar ettikleri bu dua— bilmüşahede kabul olmuştur ki, âl-i Muhammed aleyhissalâtü vesselâm, âl-i İbrahim aleyhisselâm gibi öyle bir vaziyet almış ki, umum mübarek silsilelerin başında, umum aktar ve a’sârın mecmalarında o nuranî zatlar kumandanlık ediyorlar. (Haşiye) Ve öyle bir kesrettedirler ki, o kumandanların mecmuu, muazzam bir ordu teşkil ediyorlar. Eğer maddî şekle girse ve bir tesanüd ile bir fırka vaziyetini alsalar, İslâmiyet dinini milliyet-i mukaddese hükmünde rabıta-i ittifak ve intibah yapsalar, hiçbir milletin ordusu onlara karşı dayanamaz. İşte, o pek kesretli o muktedir ordu, âl-i Muhammed aleyhissalâtü vesselâmdır ve Hazret-i Mehdî’nin en has ordusudur.
Evet, bugün tarih-i âlemde hiçbir nesil, şecere ile ve senetlerle ve an’ane ile birbirine muttasıl ve en yüksek şeref ve âli haseb ve asil neseble mümtaz hiçbir nesil yoktur ki, âl-i beytten gelen seyyidler nesli kadar kuvvetli ve ehemmiyetli bulunsun. Eski zamandan beri bütün ehl-i hakikatin fırkaları başında onlar ve ehl-i kemalin namdar reisleri yine onlardır. Şimdi de, kemiyeten milyonları geçen bir nesl-i mübarektir. Mütenebbih ve kalbleri imanlı ve muhabbet-i nebevî ile dolu cihandeğer şeref-i intisabıyla serfirazdırlar. Böyle bir cemaat-i azime içindeki mukaddes kuvveti tehyic edecek ve uyandıracak hadisat-ı azime vücuda geliyor. Elbette o kuvvet-i azimedeki bir hamiyet-i âliye feveran edecek ve Hazret-i Mehdi başına geçip tarik-i hak ve hakikate sevk edecek. Böyle olmak ve böyle olmasını, bu kıştan sonra baharın gelmesi gibi, âdetullahtan ve rahmet-i ilâhiyeden bekleriz ve beklemekte haklıyız.