Âlem-i İslâm’ın cadde-i kübrası, o umum eimmenin caddesidir; mu’zam-ı ümmet, cadde-i kübrada gidebilir. Başka hususî ve dar caddeye sevk edenler, idlâl ediyorlar.
İmam-ı Âzamın fetvası beş cihette hususidir.
Birincisi: Merkez-i İslâmiyetten uzak diyar-ı âherde bulunanlara aittir.
İkincisi: İhtiyac-ı hakikîye binaendir.
Üçüncüsü: Bir rivayette (1) lisan-ı ehl-i Cennetten sayılan Fârisî lisanıyla tercümeye mahsustur.
Dördüncüsü: Fâtiha’ya mahsus olarak cevaz verilmiş; tâ Fâtiha’yı bilmeyen namazı terk etmesin.
Beşincisi: Kuvvet-i imandan gelen bir hamiyet-i İslâmiye ile maanî-i mukaddesenin, avamın tefehhümüne medar olmak için cevaz gösterilmiş. Halbuki, zaaf-ı imandan gelen ve menfi fikr-i milliyetten çıkan ve lisan-ı Arabîye karşı nefret ve zaaf-ı imandan tevellüd eden meyl-i tahrib saikasıyla tercüme edip Arabî aslını terk etmek, dini terk ettirmektir!
İKİNCİ İŞARET
Şeair-i İslâmiyeyi tağyir eden ehl-i bid’a, evvelâ ulemaü’s-sû’dan fetva istediler. Sabıkan beş vecihle hususî olduğunu gösterdiğimiz fetvayı gösterdiler.
Saniyen, ehl-i bid’a, ecnebî inkılâbçılarından böyle meş’um bir fikir aldılar ki: Avrupa, Katolik mezhebini beğenmeyerek, başta ihtilâlciler, inkılâbçılar ve feylesoflar olarak, Katolik mezhebine göre ehl-i bid’a ve Mutezile telâkki edilen Protestanlık mezhebini iltizam edip, Fransızların İhtilâl-i Kebirinden istifade ederek, Katolik mezhebini kısmen tahrib edip