Kudsî bir tarihçe
Kur’an-ı Hakîmin mühim bir sırr-ı i’cazîsinin zuhur ettiği senenin tarihi, yine lâfz-ı Kur’an’dadır. Şöyle ki:
Kur’an kelimesi, ebced hesabıyla üçyüz elli birdir. İçinde iki elif var. Mahfî elif, “elfün” okunsa, “bin” manasındaki elfün’dür. (Haşiye) Demek bin üçyüz elli bir senesine “sene-i Kur’aniye” tabir edilebilir. Çünkü, lâfz-ı Kur’an’daki tevafukatın sırr-ı acibi, Kur’an’ın tefsiri olan Risale-i Nur eczalarında o sene göründü. Ve Kur’an’daki lâfz-ı Celâlin i’cazkârane sırr-ı tevafuku aynı senede tezahür etti. Ve bir nakş-ı i’caziyi gösterecek bir Kur’an’ın yeni bir tarzda yazılması aynı senede oluyor. Ve hatt-ı Kur’an’ın tebdiline karşı, Kur’an şakirdlerinin bütün kuvvetleriyle hatt-ı Kur’aniyi muhafazaya çalışması aynı senededir. Ve Kur’an’ın mühim ezvak-ı i’caziyesi aynı senede tezahür ediyor. Hem aynı senede Kur’an ile çok münasebettar hadisat olmuş ve olacak gibi...