Sonra açlık ile azap vermiş. Yani aç bırakmış. Yine sormuş: “Men ene? Ve ma ente?”
Nefis demiş: اَنْتَ رَبِّى الرَّحٖيمُ * وَاَنَا عَبْدُكَ الْعَاجِزُ Yani, “Sen benim Rabb-i Rahîmimsin. Ben senin âciz bir abdinim.”
اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ صَلَاةً تَكُونُ لَكَ رِضَاءً وَ لِحَقِّهٖ اَدَاءً بِعَدَدِ ثَوَابِ قِرَائَةِ حُرُوفِ الْقُرْاٰنِ فٖى شَهْرِ رَمَضَانَ وَ عَلٰى اٰلِهٖ وَصَحْبِهٖ وَ سَلِّمْ *
سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُون وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَلٖينَ وَ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمٖينَ * اٰمٖينَ
***
İtizar: Şu İkinci Kısım, kırk dakikada süratle yazılmasından, ben ve müsvedde yazan kâtip ikimiz de hasta olduğumuzdan, elbette içinde müşevveşiyet ve kusur bulunacaktır. Nazar-ı müsamaha ile bakmalarını ihvanlarımızdan bekleriz. Münasip gördüklerini tashih edebilirler.