sair efradları, bazıları huşû ile o hafızları dinlerler. Diğerleri kendi kendine okurlar. Şöyle bir vaziyetteki bir mescid-i mukaddeste, nefs-i süflînin hevesatına tâbi olup, yemek içmekle o vaziyet-i nuraniden çıkmak ne kadar çirkin ise ve o mesciddeki cemaatin manevî nefretine ne kadar hedef ise, öyle de, Ramazan-ı Şerifte ehl-i sıyama muhalefet edenler de o derece umum âlem-i İslâmın manevî nefretine ve tahkirine hedeftir.
YEDİNCİ NÜKTE
Ramazan’ın sıyamı dünyada ahiret için ziraat ve ticaret etmeye gelen nev-i insanın kazancına baktığı cihetteki çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:
Ramazan-ı Şerifte sevab-ı a’mâl, bire bindir. Kur’an-ı Hakîmin, nass-ı hadis ile, her bir harfinin on sevabı, var; on hasene sayılır, on meyve-i Cennet getirir. Ramazan-ı Şerifte her bir harfin on değil, bin; ve Âyetü’l-Kürsî gibi ayetlerin her bir harfi binler; ve Ramazan-ı Şerifin Cumalarında daha ziyadedir ve Leyle-i Kadirde otuz bin hasene sayılır. Evet, her bir harfi otuz bin bâki meyveler veren Kur’an-ı Hakîm, öyle bir nuranî şecere-i tûbâ hükmüne geçiyor ki, milyonlarla o baki meyveleri Ramazan-ı Şerifte mü’minlere kazandırır. İşte, gel, bu kudsî, ebedî, kârlı ticarete bak, seyret ve düşün ki, bu hurufatın kıymetini takdir etmeyenler ne derece hadsiz bir hasarette olduğunu anla.
İşte, Ramazan-ı Şerif adeta bir ahiret ticareti için gayet kârlı bir meşher, bir pazardır. Ve uhrevî hasılat için gayet münbit bir zemindir. Ve neşvünema-i a’mâl için, bahardaki mâ-i Nisandır. Saltanat-ı rububiyet-i ilâhiyeye karşı ubudiyet-i beşeriyenin resmigeçit yapmasına en parlak, kudsî bir bayram hükmündedir. Ve öyle olduğundan, yemek içmek gibi nefsin gafletle hayvanî hâcatına ve malâyani ve hevâperestane müştehiyata girmemek için, oruçla mükellef olmuş.