olabilmesine işaret ediyor. Nimetler içinde tîn ve zeytinin tahsisinin sebebi, o iki meyvenin çok mübarek ve nafi olması ve hilkatlerinde de medar-ı dikkat ve nimet çok şeyler bulunmasıdır. Çünkü, hayat-ı içtimaiye ve ticariye ve tenviriye ve gıda-yı insaniye için zeytin en büyük bir esas teşkil ettiği gibi; incirin hilkati, zerre gibi bir çekirdekte koca incir ağacının cihazatını saklayıp dercetmek gibi bir harika mucize-i kudreti gösterdiği gibi, taamında, menfaatinde ve ekser meyvelere muhalif olarak devamında ve daha sair menafiindeki nimet-i ilâhiyeyi kasem ile hatıra getiriyor. Buna mukabil, insanı iman ve amel-i salihe çıkarmak ve esfel-i safilîne düşürmemek için bir ders veriyor.
ÜÇÜNCÜ NÜKTE
Surelerin başlarındaki huruf-u mukattaa ilâhî bir şifredir; has abdine, onlarla bazı işaret-i gaybiye veriyor. O şifrenin miftahı, o abd-i has’dadır, hem onun veresesindedir. Kur’an-ı Hakîm madem her zaman ve her taifeye hitap ediyor; her asrın her tabakasının hissesini câmi çok mütenevvi vücuhları, manaları olabilir. Selef-i sâlihîn ise, en halis parça onlarındır ki, beyan etmişler. Ehl-i velâyet ve tahkik, seyr ü sülûk-ü ruhaniyeye ait çok muamelât-ı gaybiye işaratını onlarda bulmuşlar. İşaratü’l-İ’caz tefsirinde, el-Bakara Suresinin başında, i’caz-ı belâgat noktasında bir nebze onlardan bahsetmişiz; müracaat edilsin.
DÖRDÜNCÜ NÜKTE
Kur’an-ı Hakîmin hakikî tercümesi kabil olmadığını Yirmi Beşinci Söz isbat etmiştir. Hem manevî i’cazındaki ulviyet-i üslûb ise tercümeye gelmez.