Elcevap: Hazret-i İsmail aleyhisselâmdan sonra bir nass-ı kat’î yoktur. Ecdadlarından olmayan, yalnız Hâlid ibn-i Sinan (1) ve Hanzele (2) namında iki nebi gelmiştir. Fakat ecdad-ı Nebîden, Kâ’b ibn-i Lüey’in meşhur ve sarih ve tansis tarzındaki bu şiiri ki,
عَلٰى غَفْلَةٍ يَاْتِى النَّبِىُّ مُحَمَّدٌ * فَيُخْبِرُ اَخْبَارًا صَدُوقًا خَبٖيرُهَا
demesi, mucizekârane ve nübüvvetdarane bir söze benzer.
İmam-ı Rabbanî, hem delile, hem keşfe istinaden demiş ki: “Hindistan’da çok nebiler gelmiştir. Fakat bazılarının ya hiç ümmeti olmamış veyahut mahdut birkaç adama münhasır kaldığı için iştihar bulmamışlar veyahut nebi ismi verilmemiş.” (3)
İşte, İmamın bu düsturuna binaen, ecdad-ı Nebîden bu nevi nebilerin bulunması mümkün...
Yedinci Nükte: Diyorsunuz ki: “Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın peder ve valideleri ve ceddi Abdülmuttalib’in imanları hakkında akva ve esahh olan haber hangisidir?”
Elcevap: Yeni Said on senedir yanında başka kitabları bulundurmuyor, “Bana Kur’an yeter” diyor. Böyle teferruat mesâilinde, bütün kütüb-ü ehadisi tedkik edip en akvasını yazmaya vaktim müsaade etmiyor. Yalnız bu kadar derim ki: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın peder ve valideleri ehl-i necattır ve ehl-i Cennettir ve ehl-i imandır. (4) Cenâb-ı Hak, Habib-i Ekreminin mübarek kalbini ve o kalbin taşıdığı ferzendane şefkatini elbette rencide etmez.
Eğer denilse: “Madem öyledir; neden onlar Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma imana muvaffak olamadılar? Neden bi’setine yetişemediler?”