İkinci Mesele Olan İkinci Risale
[“Hazret-i Musa Aleyhisselâm, Hazret-i Azrâil aleyhisselâmın gözüne tokat vurmuş, ilâ âhir.” 1 mealindeki hadise dair ehemmiyetli bir münakaşayı kaldırmak ve halletmek için yazılmıştır.]
Eğirdir’de bir münakaşa-i ilmiye işittim. O münakaşa, hususan şu zamanda yanlıştır. Hatta münakaşayı bilmiyordum. Benden de sual edildi. Muteber bir kitapta, hadis-i Şeyheynin ittifakına alâmet olan ق işaretiyle bir hadis bana gösterildi; “Hadis midir, değil midir?” sual edildi. Ben dedim: Böyle muteber bir kitapta Şeyheyn hadisinin ittifakına hükmeden bir zata itimad etmek lâzım. Demek hadistir. Fakat hadisin, Kur’an gibi bazı müteşabihatı var; ancak havas onların manalarını bulabilir. Şu hadisin zâhiri dahi, müşkilât-ı hadisin müteşabihat kısmından olmak ihtimali var, dedim. Eğer bilseydim medar-ı münakaşa olmuş; öyle kısa değil, belki böyle cevap verecektim:
Evvelâ: Bu çeşit mesaili münakaşa etmenin birinci şartı, insaf ile, hakkı bulmak niyetiyle, inatsız bir surette, ehil olanların mabeyninde, sû-i telâkkiye sebep olmadan müzakeresi caiz olabilir. O müzakere hak için olduğuna delil şudur ki: Eğer hak, muarızın elinde zâhir olsa, müteessir olmasın, belki memnun olsun. Çünkü bilmediği şeyi öğrendi. Eğer kendi elinde zâhir olsa, fazla bir şey öğrenmedi; belki gurura düşmek ihtimali var.
Saniyen: Sebeb-i münakaşa, eğer hadis ise, hadisin meratibini ve vahy-i zımnînin derecatını ve tekellümat-ı nebeviyenin aksamını bilmek lâzım. Avam içinde müşkilât-ı hadisiyeyi münakaşa etmek, izhar-ı fazl suretinde, avukat gibi kendi sözünü doğru göstermek ve enaniyetini hakka