letaifiyle, kırk seneye mukabil kırk dakikada, velâyetinin keramet-i kübrası olan miracı ile bir cadde-i kübra açarak hakaik-i imaniyenin en yüksek mertebelerine gitmiş, Mirac merdiveniyle arşa çıkmış, Kab-ı Kavseyn makamında, hakaik-i imaniyenin en büyüğü olan iman-ı billâh ve iman-ı bil-ahireti aynelyakîn, gözüyle müşahede etmiş. Cennete girmiş, saadet-i ebediyeyi görmüş, o miracın kapısıyla açtığı cadde-i kübrayı açık bırakmış. Bütün evliya-yı ümmeti seyr ü sülûk ile derecelerine göre, ruhanî ve kalbî bir tarzda o miracın gölgesi içinde gidiyorlar.
BEŞİNCİ NÜKTE: Mevlid-i Nebevî ile miraciyenin okunması, gayet nafi ve güzel âdettir ve müstahsen bir âdet-i İslâmiyedir. Belki hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyenin gayet lâtif ve parlak ve tatlı bir medar-ı sohbetidir. Belki, hakaik-i imaniyenin ihtarı için en hoş ve şirin bir derstir. Belki, imanın envarını ve muhabbetullah ve aşk-ı Nebeviyi göstermeye ve tahrike en müheyyic ve müessir bir vasıtadır. Cenab-ı Hak bu âdeti ebede kadar devam ettirsin. Ve Süleyman Efendi gibi Mevlid yazanlara Cenâb-ı Hak rahmet etsin, yerlerini Cennetü’l-Firdevs yapsın. Âmin.
Hatime
Madem şu kâinatın Hâlikı, her nevide bir ferd-i mümtaz ve mükemmel ve câmi halkedip, o nev’in medar-ı fahri ve kemali yapar. Elbette, esmasındaki ism-i âzam tecellisiyle, bütün kâinata nisbeten mümtaz ve mükemmel bir ferdi halkedecek. Esmasında bir ism-i âzam olduğu gibi, masnuatında da bir ferd-i ekmel bulunacak ve kâinata münteşir kemalâtı o fertte cem edip kendine medar-ı nazar edecek. O ferd, herhalde zîhayattan olacaktır. Çünkü enva-ı kâinatın en mükemmeli zîhayattır. Ve herhalde, zîhayat içinde o ferd zîşuurdan olacaktır. Çünkü, zîhayatın envaı içinde en mükemmeli zîşuurdur. Ve herhalde, o ferd-i ferid, insandan olacaktır. Çünkü, zîşuur içinde hadsiz terakkiyata müstaid, insandır. Ve