وَالَّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ لَقَدْ وَجَدْتُ صِفَتَكَ فِى الْاِنْجِيلِ وَبَشَّرَ بِكَ ابْنُ الْبَتُولِ
Yani, “Ben senin sıfatını İncil’de gördüm, iman ettim. İbn-i Meryem, İncil’de senin geleceğini müjde etmiş.” 1
Sekizincisi: Bahsi geçen Habeş Padişahı Necaşî demiş:
لَيْتَ لِى خِدْمَتَهُ بَدَلًا عَنْ هٰذِهِ السَّلْطَنَةِ
Yani, “Keşke şu saltanata bedel, Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâmın hizmetkârı olsaydım! O hizmetkârlık, saltanatın pek fevkindedir.” 2
Şimdi, ilham-ı rabbanî ile gaibden haber veren bu âriflerden sonra, gaibden ruh ve cin vasıtasıyla haber veren kâhinler, pek sarih bir surette, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın geleceğini ve nübüvvetini haber vermişler. Onlar çoktur; biz, onlardan meşhurları ve manevî tevatür hükmüne geçmiş ve ekser tarih ve siyerde nakledilmiş bir kaçını zikredeceğiz. Onların uzun kıssalarını ve sözlerini siyer kitablarına havale edip, yalnız icmalen bahsedeceğiz.
Birincisi: Şıkk isminde meşhur bir kâhindir ki, bir gözü, bir eli, bir ayağı varmış.. âdetâ yarım insan. İşte o kâhin, manevî tevatür derecesinde kat’î bir surette tarihlere geçmiş ki, risalet-i Ahmediye aleyhissalâtü vesselâmı haber verip mükerreren söylemiştir. 3
İkincisi: Meşhur Şam kâhini Satîh’tir ki, kemiksiz, âdeta azasız bir vücud, yüzü göğsü içinde bir acube-i hilkat ve çok da yaşamış bir kâhindir. Gaibden verdiği doğru haberler, o zaman insanlarda şöhret bulmuş. Hatta, Kisra, yani Fars Padişahı, gördüğü acib rüyayı ve velâdet-i Ahmediye (a.s.m.) zamanında sarayının on dört şerefesinin düşmesinin sırrını Satîh’ten sormak için, Mubezan denilen âlim bir elçisini göndermiş. Satîh demiş: