يَاْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ فَاجْعَلْهُمْ اُمَّتِى قَالَ تِلْكَ اُمَّةُ مُحَمَّدٍ
İhtar: Muhammed ismi, o kitablarda مُشَفَّحْ ve الْمُنْحَمَنَّ ve حِمْيَاطَا gibi Süryani isimler suretinde, “Muhammed” manasındaki İbranî isimleriyle gelmiş. 2 Yoksa sarih “Muhammed” ismi az vardı. Sarih miktarını dahi hasûd Yahudiler tahrif etmişler.
Zebur’un ayeti:
يَا دَاوُدُ يَاْتِى بَعْدَكَ نَبِىٌّ يُسَمّٰى اَحْمَدَ وَمُحَمَّدًا صَادِقًا سَيِّدًا اُمَّتُهُ مَرْحُومَةٌ
Hem Abadile-i seb’adan ve kütüb-ü sabıkada çok tedkikat yapan Abdullah ibn-i Amr ibn-i’l-Âs ve meşhur ulema-i Yehud’dan en evvel İslâma gelen Abdullah ibn-i Selâm ve meşhur Kâ’bü’l-Ahbar denilen benî-İsrail’in allâmelerinden, o zamanda daha çok tahrifata uğramayan Tevrat’ta, aynen şu gelecek ayeti ilân ederek göstermişler. Ayetin bir parçası şudur ki: Musa ile hitaptan sonra, gelecek Peygambere hitaben şöyle diyor: