İkincisi: Muhallim ibn-i Cessame’dir ki, Âmir ibn-i Azbat’ı gadr ile katletmişti. Halbuki, Âmir’i, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, onu cihad ve harb için kumandan edip bir bölükle göndermişti. Muhallem de beraberdi. Bu gadrin haberi Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma yetiştiği vakit hiddet etmiş, اَللّٰهُمَّ لَا تَغْفِرْ لِمُحَلِّمْ diye beddua buyurmuş. Yedi gün sonra o Muhallim öldü. Kabre koydular, kabir dışarıya attı. Kaç defa koydularsa yer kabul etmedi. Sonra mecbur oldular; iki taş ortasında muhkemce bir duvar yapılmış, o surette yeraltında setredilmiş. (1)
Üçüncüsü: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm görüyordu, bir adam sol eliyle yemek yer. Ferman etmiş: كُلْ بِيَمٖينِكَ “Sağ elinle ye” demiş. O adam demiş: لاَ أَسْتَطِيعُ “Sağ elimle yapamıyorum.” Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm demiş: لَا اسْتَطَعْتَ diye beddua etmiş: “Kaldıramayacaksın.” İşte ondan sonra o adam sağ elini hiç kaldıramamış. (2)
Altıncı Misâl: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın hem duası, hem temasından zuhur eden pek çok harikalarından, kat’iyet kesb etmiş birkaç hadiseyi zikredeceğiz.
Birincisi: Hazret-i Hâlid ibn-i Velid’e (Seyfullaha) birkaç saçını verip nusretine dua etmiş. Hazret-i Hâlid, o saçları külâhında hıfzetmiş. İşte o saç ve duanın bereketi hürmetine, hiçbir harbe girmemiş, illâ muzaffer çıkmış. (3)
İkincisi: Selman-ı Farisî, evvelce Yahudilerin abdi imiş. Onun seyyidleri, onu azad etmek için çok şeyler istediler. “Üç yüz hurma fidanını dikip meyve verdikten sonra, kırk okıyye altın vermekle azad edilirsin” dediler. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma geldi, beyan-ı hâl etti.