Bir sual: Deniliyor ki: “Sen çok şeylere mütevatir dersin. Halbuki biz onların çoğunu yeni işitiyoruz. Mütevatir bir şey böyle gizli kalmaz.”
Elcevap: Ulema-i şeriat yanında çok mütevatir ve bedihî şeyler var ki, onlardan olmayana göre meçhuldür. Ehl-i hadis yanında da çok mütevatir var, sairlerin yanında ahadî de olmuyor. Ve hakeza, her fennin ehl-i ihtisası, o fenne göre bedihiyatı, nazariyatı beyan edilir. Umum halk ise, o fennin ehl-i ihtisasına itimad eder, teslim olur veya içine girer, görür.
Şimdi, haber verdiğimiz hakikî mütevatir veya manevî mütevatir veya tevatür hükmünde kat’iyeti ifade eden vakıalar, hem ehl-i hadis, hem ehl-i şeriat, hem ehl-i usuli’d-din, hem ekser tabakat-ı ulemada hükmünü öyle göstermiş. Gaflette bulunan avam veya gözünü kapayan nâdanlar bilmezlerse, kabahat onlara aittir.
Beşinci Misâl: İmam-ı Bağavî, tahrici ve tashihi ile haber veriyor ki:
Ali ibn’i-l Hakem’in, Gazve-i Hendek’te, küffarın darbesiyle ayağı kırıldı. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm meshetti; dakikasında öyle şifa buldu ki, atından inmedi. 1
Altıncı Misâl: Başta İmam-ı Beyhakî, ehl-i hadis haber veriyor ki: İmam-ı Ali gayet hasta idi. Izdırabından, kendi kendine dua edip inliyordu. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm geldi, dedi: َ اَللّٰهُمَّ اشْفِهِ ve ayağıyla Hazret-i Ali’ye dokundu, “Kalk” dedi. Birden şifa buldu. İmam-ı Ali der ki: “Ondan sonra o hastalığı hiç görmedim.” 2
Yedinci Misâl: Şürahbil el-Cu’fî’nin meşhur kıssasıdır ki:
Avucunda etten bir ur vardı ki, kılıncı ve atın dizginini tutamıyordu. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm eliyle avucundaki uru meshetti ve mübarek eliyle oğdu. O urdan hiçbir eser kalmadı. 3