Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmı rencide etmek için acip ve müessir bir sihir yapmış. Bir tarağa saçları sarmış, üstünde sihir yapmış, bir kuyuya atmış. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, Hazret-i Ali’ye ve sahabelere ferman etmiş: “Gidiniz, filân kuyuda bu çeşit sihir âletlerini bulup getiriniz.” Gitmişler, aynen öyle bulup getirmişler. Her bir ipi açıldıkça, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm dahi rahatsızlığından hiffet buluyordu. 1
Hem, nakl-i sahih ile Ebu Hureyre ve Huzeyfe gibi mühim zatlar bulunduğu bir heyette Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm ferman etmiş ki:
ضِرْسُ اَحَدِكُمْ فِى النَّارِ اَعْظَمُ مِنْ اُحُدٍ diye, birinin irtidadıyla müdhiş âkıbetini haber vermiş. Ebu Hureyre dedi: “O heyetten, ben, bir adamla ikimiz kaldık. Ben korktum. Sonra öteki adam Yemame Harbi'nde Müseylime tarafında bulunup mürted olarak katledildi.” İhbar-ı Nebevînin hakikati çıktı.
Hem, nakl-i sahih ile Umeyr ve Safvan müslüman olmadan evvel, mühim bir mala mukabil, peygamberin (a.s.m.) katline karar verip, Umeyr ise Peygamberin (a.s.m.) katlini niyet ederek Medine’ye gelmiş. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm Umeyr’i gördü, yanına çağırdı, dedi: “Safvan ile maceranız budur.” Elini Umeyr’in göğsüne koydu; Umeyr “Evet” dedi, Müslüman oldu. 2
Daha bunlar gibi pek çok sahih ihbarat-ı gaybiye vuku bulmuş. Meşhur kütüb-ü sitte-i sahiha-i hadisiyede zikredilmiştir ve senetleriyle beyan edilmiştir. Bu risalede beyan edilen vakıatın ekseri, tevatür-ü manevî hükmünde kat’îdir, yakinîdirler. Başta Buharî ve Müslim –ki, Kur’an’dan sonra en sahih kitab olduklarını ehl-i tahkik kabul etmiş–