tehditten şiddetle kaçan muhaddisîn-i kâmilîn, bize sahih bir surette o haberleri nakletmişler.
Altıncı Esas: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın ahval ve evsafı, siyer ve tarih suretiyle beyan edilmiş. Fakat o evsaf ve ahval-i galibi, beşeriyetine bakar. Halbuki, o zat-ı mübarekin şahs-ı manevîsi ve mahiyet-i kudsiyesi o derece yüksek ve nuranîdir ki, siyer ve tarihte beyan olunan evsaf, o bâlâ kamete uygun gelmiyor, o yüksek kıymete muvafık düşmüyor. Çünkü, اَلسَّبَبُ كَالْفَاعِلِ sırrınca, her gün, hatta şimdi de bütün ümmetinin ibadetleri kadar bir azîm ibadet sahife-i kemalâtına ilâve oluyor. Nihayetsiz rahmet-i ilâhiyeye, nihayetsiz bir surette, nihayetsiz bir istidatla mazhar olduğu gibi, her gün hadsiz ümmetinin hadsiz duasına mazhar oluyor. Ve şu kâinatın neticesi ve en mükemmel meyvesi ve Hâlik-ı kâinatın tercümanı ve sevgilisi olan o zat-ı mübarekin tamam-ı mahiyeti ve hakikat-i kemalâtı, siyer ve tarihe geçen beşerî ahval ve etvara sığışmaz. Meselâ, Hazret-i Cebrail ve Mikail iki muhafız yaver hükmünde Gazve-i Bedir’de yanında bulunan 1 bir zat-ı mübarek, çarşı içinde bedevî bir Arapla at mübayaasında münazaa etmek, bir tek şahit olan Huzeyme’yi şahit göstermekle 2 görünen etvarı içinde sığışmaz.
İşte, yanlış gitmemek için, her vakit mahiyet-i beşeriyeti itibariyle işitilen evsâf-ı âdiye içinde başını kaldırıp hakikî mahiyetine ve mertebe-i risalette durmuş nuranî şahsiyet-i maneviyesine bakmak lâzımdır. Yoksa, ya hürmetsizlik eder veya şüpheye düşer. Şu sırrı izah için şu temsili dinle:
Meselâ bir hurma çekirdeği var. O hurma çekirdeği toprak altına konup açılarak koca meyvedar bir ağaç oldu. Hem gittikçe tevessü eder, büyür.