İşte, böyle vaziyette bir adam, Cenab-ı Haktan başka kime müracaat eder? Hakim, kendi müddei olsa, elbette ona şekva edilmez. Gel, sen söyle, bu hâle ne diyeceğiz?
Sen ne dersen de, ben derim ki: Bu dostlarım içinde çok münafıklar var. Münafık kâfirden eşeddir. Onun için, kâfir Rus’un bana çektirmediğini çektiriyorlar.
Hey bedbahtlar! Ben size ne yaptım ve ne yapıyorum? İmanınızın kurtulmasına ve saadet-i ebediyenize hizmet ediyorum. Demek hizmetim halis, lillâh için olmamış ki, aksülamel oluyor; siz, ona mukabil her fırsatta beni incitiyorsunuz. Elbette mahkeme-i kübrada sizinle görüşeceğiz.
نِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّصٖيرُ * حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَكٖيلُ derim.
اَلْبَاقٖى هُوَ الْبَاقٖى
Said Nursî