ÜÇÜNCÜ ŞUA:
كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فٖى شَاْنٍ
۞
فَعَّالٌ لِمَا يُرٖيدُ
۞
يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُ
۞
بِيَدِهٖ مَلَكُوتُ كُلِّ شَىْءٍ
۞
فَانْظُرْ اِلٰٓى اٰثَارِ رَحْمَتِ اللّٰهِ كَيْفَ يُحْيِى الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا
gibi ayetlerin işaret ettikleri hallakıyet-i ilâhiye ve faaliyet-i rabbaniye içindeki sırr-ı Kayyumiyetin bir derece inkişafına bir iki mukaddime ile işaret edeceğiz.
Birincisi: Şu kâinata baktığımız vakit görüyoruz ki, zaman seylinde mütemadiyen çalkanan ve kafile kafile arkasından gelip geçen mahlûkatın bir kısmı bir saniyede gelir, derakab kaybolur. Bir taifesi bir dakikada gelir, geçer. Bir nev’i, bir saat âlem-i şehadete uğrar, âlem-i gayba girer. Bir kısmı bir günde, bir kısmı bir senede, bir kısmı bir asırda, bir kısmı da asırlarda bu âlem-i şehadete gelip, konup, vazife görüp gidiyorlar. Bu hayret verici seyahat ve seyeran-ı mevcudat, ve sefer ve seyelan-ı mahlûkat öyle bir intizam ve mizan ve hikmetle sevk ve idare edilir; ve onlara ve o kafilelere kumandanlık eden öyle basîrane, hakîmane, müdebbirane kumandanlık ediyor ki, bütün akıllar faraza ittihad edip bir tek akıl olsa, o hakîmane idarenin künhüne yetişemez ve kusur bulup tenkid edemez.