İKİNCİ ŞUA: İki meseledir.
Birinci Mesele: İsm-i Kayyumun bir cilve-i âzamına işaret eden
لَا تَاْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌ
۞
مَا مِنْ دَٓابَّةٍ اِلَّا هُوَ اٰخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا
۞
لَهُ مَقَالٖيدُ السَّمٰوَاتِ وَ الْاَرْضِ
gibi ayetlerin işaret ettiği hakikat-i âzamın bir vechi şudur ki:
Şu kâinattaki ecram-ı semaviyenin kıyamları, devamları, bekaları, sırr-ı kayyumiyetle bağlıdır. Eğer o cilve-i kayyumiyet bir dakikada yüzünü çevirse, bir kısmı küre-i arzdan bin defa büyük milyonlarla küreler, feza-yı gayr-ı mütenahi boşluğunda dağılacak, birbirine çarpacak, ademe dökülecekler. Nasıl ki, meselâ havada, tayyareler yerinde binler muhteşem kasırları kemal-i intizamla durdurup seyahat ettiren bir zatın kayyumiyet iktidarı, o havadaki sarayların sebat ve nizam ve devamlarıyla ölçülür.