فَاُولٰٓئِكَ مَعَ الَّذٖينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّٖينَ وَ الصِّدّٖيقٖينَ
وَ الشُّهَدَٓاءِ وَ الصَّالِحٖينَ وَ حَسُنَ اُولٰٓئِكَ رَفٖيقًا
yine ahir-i Feth’in ahirki ayeti gibi, ilm-i belâgatte “muarîzu’l-kelâm” ve “müstetbeatü’t-terâkib” tabir edilen mana-yı maksuddan başka, işarî ve remzî manalarla hulefa-i erbaa ve beşinci halife olan Hazret-i Hasan’a (r.a.) işaret ediyor, gaybî umurdan birkaç cihette haber veriyor. Şöyle ki:
Nasıl ki şu ayet, mana-yı sarihi ile nev-i beşerde niam-ı âliye-i ilâhiyeye mazhar olan, ehl-i sırat-ı müstakim olan kafile-i enbiya ve taife-i sıddıkîn ve cemaat-i şüheda ve enva-ı salihîn ve sınıf-ı tabiîn, “muhsinîn” olduğunu ifade ettiği gibi; âlem-i İslâmda dahi o tâifelerin en ekmeli ve en efdali bulunduğunu ve Nebiyy-i Âhirzamanın sırr-ı veraset-i nübüvvetten teselsül eden taife-i verese-i enbiya ve Sıddık-ı Ekber’in maden-i sıddıkıyetinden teselsül eden kafile-i sıddıkîn ve hulefa-i selâsenin şehadet mertebesiyle merbut bulunan kafile-i şüheda, وَ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَ عَمِلُوا الصَّالِحَاتِ sırrıyla bağlanan cemaat-i sâlihîn ve قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُونيِ يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ sırrını imtisal eden ve sahabelerin ve hulefa-i raşidînin refakatinde giden esnaf-ı tabiîni ihbar-ı gaybî nev’inden gösterdiği gibi, وَالصِّدّٖيقٖينَ kelimesiyle, mana-yı işarî cihetinde, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmdan sonra makamına geçecek ve halifesi olacak ve ümmetçe “Sıddık” ünvanıyla şöhret bulacak ve sıddıkîn kafilesinin reisi olacak Hazret-i Ebûbekri’s-Sıddık’ı ihbar ediyor.